Category Archives: Çanakkale’den Haberler

Ekofest Zamanı, Kaz Dağları’na Yolculuk Olmalı

Standard

Duyduğumuz yoktu ne vakittir güvercin sesi, kumru sesi pencerede.
Yolculuk mu düştü nedir gene içimize?
Orhan Veli’nin gözlerini kapatıp dinlediği İstanbul’da hafiften bir rüzgar esmiyor
nicedir şiirdeki gibi öyle, rüzgar esse de
ağaçların yavaş yavaş sallanan yapraklarının şarkısı kayboluyor
şehri kuşatan binaların sessiz, soğuk yüzünde.
Yükseklerden sürü sürü, çığlık çığlık kuşlar geçse de ulaşmıyor trafiğin,
hep bir yerlere yetişme gayretinin kalpleri sağır eden gürültüsünde.
Gittikçe birbirine benziyor şehirler, daha fazla tüketmeyi çağrıştıran göz alıcı ışıkları,
bize fark ettirmeden dayattığı alışkanlıkları, yeşilden griye dönen kuş bakışı renkleriyle…
Yoruyor ruhlarımızı doğadan ayrı düşürdükçe, doğayla bağımızı hissedemedikçe.
Gittikçe büyüyen bir boşluğu bütünlemeye çalışıyoruz
neyi aradığımızı bilemez halde bir özlemle.
Oysa uyansak baksak bir sabah, güneş vursa içimize,
kuşlara, yapraklara, nehirlere dönsek, dokunsak bir ağacın gövdesine.
Bir ağacın gövdesine birlikte sarılınca gerçek olan düşler kursak yine…
Yola çıksak, dere tepe yürüyerek dolaşsak, can suyuna varsak, suya karışıp aksak…
Yeniden başlasak. Derin, sakin, serin nefesler alıp bulutların peşine takılsak,
dursak, sussak, anlasak, paylaşsak, sevgiyi çoğaltsak, doğayla bir olduğumuzu hatırlasak.
İşte bu olmalı kuş seslerini penceremize doldurup içimize yolculuk düşüren de,
Kaz Dağları bizi çağırıyor 19 – 23 Ağustos tarihleri arasında Ekofest’e.
Orman gibi kardeşçesine… eko10629755_796415163759580_1390303584331956307_n

Kaz Dağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği tarafından bu yıl ikincisi organize edilen Ekofest için geri sayım, heyecanı çoğaltarak sürüyor. İçine yolculuk düşenler, çadırlarını alıp şehrin duvarlarını geride bırakarak toprakla, suyla, ağaçlarla, başka türlü bir yaşamın mümkün olduğunu savunanlarla buluşmak, birlikte yıldızların altında uyumak, Kaz Dağları’nın ruhunda salınmak için yola çıkıyor.

Buluşma noktası, Çanakkale Küçükkuyu ile Balıkesir Altınoluk arasındaki Narlı köyü üstünde, Darıdere Tabiat Parkı’na yakın Fidanlık Mevkiin’de, Kazdağı Doğal Kaynak Suyu Dolum Tesisi bahçesinde oluşturulan kamp alanı. Ekofest ile doğanın kucağında beş gün boyunca, ekolojik, kolektif, müzikten, şiirden, fikirden, üretimden, atölyelerden, farklı direniş hikayelerinden beslenecek bir yaşam kurulacak. Kaz Dağları’nın yamacına varanlar, onun eşsiz havasında, bin pınarından akan suyunda, yeşilden maviye uzayan tonlarında, yüzlerce yıllık zengin geçmişine dair izler taşıyan belleğinde hem bu güzellikleri yaşayacak hem de bunu yok etmek isteyen altın madenciliği, termik santral, HES ve baraj projelerine karşı direnişinin sesini çoğaltacak.

ekofest afiş

Dereler Özgür Aksın Diye

Ekofest için belirlenen kamp alanı da yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Eğer 1/100 bin ölçekli Balıkesir – Çanakkale Çevre Düzeni Planında işaretlendiği gibi Mıhlı Deresi’nden Zeytinli’ye kadar olan dereler üzerinde planlanan beş baraj projesi hayata geçirilirse, o bölge, üzerinde yaşayan tüm canlılarla birlikte sular altında kalacak. Ekofest, dereler özgür aksın, Kaz Dağları’nın endemik bitkileri termik santral külleriyle kaplanmasın, ağaçlar kesilmesin, altın madeni aramak için toprak delik deşik edilmesin diye, “Bir orman gibi kardeşçesine” temennisiyle yapılacak. Festival, 19 Ağustos Çarşamba akşamı  belgesel film gösterimleriyle başlayacak.

Ağaç gözleminden doğal temizlik maddesi üretmeye 

Ekofest panellerinde doğa hakları ve ekolojik anayasa, halk kültüründe ağaç, kömürün sağlığa ve çevreye etkileri, zeytin ağaçları, Kaz Dağları’ndaki canlılar ve yaşamlarını tehdit eden eden projeler, bunlara karşı yapılabilecekler  konuşulacak. Yırca’dan Kuzey Ormanları’na, Fırtına Vadisi’nden Alakır’a doğa talanına direnenler, mücadele öykülerini ve biriktirdikleri deneyimlerini paylaşacak. Kurulacak ekopazarda hem Kaz Dağları’nın zeytini, meyveleri, çevre köylülerinin yetiştirdikleri, hem de Soma’nın Yırca köyünde termik santrale karşı zeytin nöbeti tutan kadınların ürettiği sabunlar satışa sunulacak.

eko096242_n

Yaratıcı dramadan sepet örmeye, mandala çizmeye, doğal temizlik maddesi üretiminden ağaç gözlemine, spor aktivitelerinden fotğraf sergilerine, doğa yürüyüşlerinden dansa, yogaya kadar oldukça zengin bir etkinlik programı, çocuklarla büyükleri birlikte doğayı keşfetme oyununa çıkaracak. Bin yaşındaki çınar ağacının altında imece usulu kurulan sahnede her akşam ateş böceklerinin sesine müzik karışacak. Ateş başında türküler, çay, sohbet, dostluk paylaşılacak.

Kamp alanına nasıl ulaşılacağı, etkinliklerin ayrıntıları, Kaz Dağları’nın ruhuna dokunmaya gelirken istemeden ona zarar vermemek için nelere özen göstermek gerektiği, festivalin katılımcılardan ne beklediği gibi soruların yanıtları, http://ekofestival.com/ adresinde.

Yolculuk olmalı şimdi. Kaz Dağları’nın ruhu, eli, sesi, nefesi…

Foklar bizi terk etmeden…

Standard

Nesli tükenmekte olan Akdeniz foklarını kıyılarımızda bekleyen tehlikelere dikkat çekmek için Nisan ayında Çanakkale’de yapılan Kuzey Ege ve Marmara Denizi’nde Akdeniz Fokunun Güncel Durumu ve Tehditler Çalıştayı‘nın Karabiga kıyılarındaki saha çalışmasında fokların yaşam alanlarına yerleştirilen fotokapandan ilk görüntüler geldi.  İncelenen video ve kamera kayıtlarında, dişi bir bireyin mağarayı aktif olarak kullandığı tespit edildi. Akdeniz foklarının yaşaması ve çoğalması için elverişli mağaraların yer aldığı, öte yandan türün yok sayılarak  neredeyse her koyda bir termik santralin planlandığı Çanakkale’nin Biga ilçesine bağlı Karabiga kıyılarında, fokların varlığı bu çalışmayla bir kez daha kanıtlandı.

fok

Çalışmayı yürüten ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü akademisyenleri için yeni görüntülerdeki Akdeniz foku hiç yabancı değil. Akdeniz fokunun Marmara Denizi’ndeki yaşamının izlenmesi için başlatılan ve türün izlerine Karabiga kıyılarında rastlanılan farklı araştırmalarda, 8-10 bireyin bölgede yaşadığı kayıtlara geçmişti. O zaman henüz bir buçuk metre uzunluğunda ve bir yaşına basmamış yavru bir birey olarak izlenen fok büyüdü, Marmara Denizi’nin Karabiga sularında yaşamaya devam ediyor. Üstelik üzerinde çiftleşme izleri var ki bu da fokun hamile olabileceği anlamına geliyor. Eğer tahminler doğruysa, Ağustos – Eylül aylarında Karabiga’nın yeni bir yavru foku olacak. Denizde bu yüz güldürücü gelişme yaşanırken, bir yandan inşaatı devam eden ve planlanan yeni termik santral projeleri tüm canlıların sağlığı ve geleceği için endişe yaratıyor. Bölgede çalışan bilim insanları, termik santrallerden vazgeçilmezse, Karabiga’da doğup büyüyen bu dişi bireyin yavrusuyla birlikte bir gün Karabiga’yı ve Marmara Denizi’ni terk edeceğini söylüyor.

Fokları kimse görmüyor

Dünyada 600 civarında kaldığı tahmin edilen ve nesli tükenme tehlikesi altındaki türlerin kırmızı listesinde olan Akdeniz fokları için Karabiga’daki tehdit her geçen gün büyüyor. Akdeniz foklarının bölgedeki varlığını gösteren fok simgesinin, Balıkesir-Çanakkale 1/100 bin Ölçekli Çevre Düzeni Planı haritasından çıkarılması, Karabiga’nın el değmemiş kıyılarının, koylarının termik santral cehennemine dönmesinin önündeki bir engel daha kaldırdı. Öyle ki, altı kilometrelik hatta dört termik santral planlanıyor.  Bilimsel araştırmaların Karabiga’nın Akdeniz foklarının yaşam alanı olduğunu göstermesine, kamu kuruluşlarının itirazlarına ve balıkçıların tanıklıklarına rağmen ÇED raporunda “Proje sahası ve çevresinde Bern Sözleşmesi gereği koruma altına alınmış alan bulunmamaktadır.” diyen Alarko ve Cengiz İnşaat ortaklığındaki Cengiz Elektrik AŞ’nin termik santral inşaatı hızla sürüyor. 1320 Megawatt kurulu gücündeki ithal kömüre dayalı Cenal Termik  Santrali’nin fok mağaralarının hemen yanında inşa ettiği liman tamamlanmak üzereyken karaya da termik santral bacası yerleştirildi. Bölgede çekilen son fotoğraflar, Parion Antik Kentinin, mavi bayraklı plajın  ve yerleşim yerlerinin hemen yanında devam eden inşaatın çevreyi nasıl yok ettiğini gözler önüne seriyor.

cenal-son

“Termik santralden vazgeçmeli”
Akdeniz foklarının Karabiga’daki varlığının ispatlanmasında ve onların yaşamının devam edebilmesi ve termik santral inşaatından vazgeçilmesi için hukuki sürecin başlamasında önemli çalışmaları olan Dr. Özgür Emek İnanmaz, fok çalıştayıyla ve bir mağaraya fotokapan yerleştirilmesiyle başlayan sürecin sıradaki aşamasının, Kapıdağ yarımadası, adalar ve Karabiga’nın kuzey kıyılarına kadar olan tüm bölgedeki mağaraların benzer şekilde izlenmesi, Marmara’daki Akdeniz Foku sayısının net olarak belirlenmesi ve popülasyonun takibi olduğunu söyledi ve uyardı:  “Marmara denizinin Karabiga kıyılarını ve ekosistemi talan eden termik santrallere rağmen orada yaşamaya çalışan fokları yakın takipteyiz. Fotokapandan elde ettiğimiz görüntülerin 18 günlük kısmını incelediğimizde dişi Akdeniz fokunun 23 kez mağaraya giriş çıkış yaptığını tespit ettik. Fok mağarayı aktif olarak kullanıyor ve eğer yavrusu olursa orada doğuracak ve yaşamaya devam edecekler. Tabii termik santral yüzünden bir gün terk edene dek. Limanın inşaat aşamasında denize kazıkların çakılmasından, ses kirliliğine, termik santralin faaliyete geçmesi, soğutma suyunun denize deşarj edilmesi halinde ortaya çıkacak sonuçlara kadar her şey foklar için tehdit oluşturuyor. Bölgede karada da denizde de biyolojik çeşitlilik çok zengin. Üstelik Akdeniz foklarının varlığı, bir bölgedeki ekosistemin düzgün çalıştığının göstergesidir. Yani Akdeniz foklarını korumak, Marmara Denizi’ni ve Akdeniz’i de korumak demek. Karabiga kıyıları Marmara Denizi’nin el değmemiş tek bölgesi. Bu bölgedeki termik santral projelerinden vazgeçilmeli, santral yapılması illa da zorunluysa ihtiyacı olan bir yere yapılmalı ve bunu yaparken de çevreye en az zararlı teknolojilere yönelmeli. Fokların yaşamak için başka şansı yok.”

BOZCAADA DOĞA BULUŞMASI VAR, GELSENE

Standard

Mavinin tonundan tonuna açılan koyları, uzak denizlerin kokusunu taşıyan rüzgarları,
şaraba yatan üzüm bağları, adanın ruhunu yansıtan  sokakları, rengarenk çiçeklerin
tuttuğu köşe başları, Rum – Türk lezzetlerinin iç içe geçtiği sofraları,  insanlarla dost
kargaları ve her gidenin farklı bir hikayeyle, yeniden dönmek niyetiyle ayrıldığı Bozcaada,
doğasında buluşmaya çağırıyor bir kez daha. 2. Bozcaada Buluşması, 4 – 5 Temmuz’da.

adaa

Bozcaada Forum öncülüğünde organize edilen doğa buluşması, doğal sit alanı koyların ve üzüm bağlarının yapılaşmasının önünü açacak projelere karşı direniş mesajı verirken katılımcıları adanın el değmemiş
güzelliklerine doğru keşfe çıkaracak.

2. Bozcaada Doğa Buluşması etkinlikleri, 4 Temmuz Cumartesi günü çevre temizliği ile başlayacak.
Adada buluşan doğa savunucuları sokaklarda çöp toplayarak gezerken profesyonel dalgıçlar da denize
dalıp limanda temizlik yapacak. Güneş batarken, adanın dört bir yanını gören ve eğer imara açılırsa
ruhunun nasıl yok olacağını gösteren Bozcaada’nın en yüksek tepesi Göztepe’ye tırmanılacak.

l6_10152554843356585_42200893_n

Ada’da güneş denize karışınca Cumhuriyet Meydanı’nda müzik başlayacak. Balkanlar’dan Hindistan’a rock, blues, funk pop müziği kendi tarzlarıyla birleştiren Velvele müzik grubu ile dokuz kadının farklı dilleri, kültürleri yorumlamak, dil, din, ırk, cinsiye farkına karşı çok sesli barış şarkıları söylemek üzere Çanakkale’den yola çıktığı Dina Etnik Ensemble sahnede olacak.

Bozcaada’da çevre forumu

5 Temmuz Pazar günü Zübeyde Hanım Bahçesi’nde kurulacak serbest kürsüde Çanakkale’den Alakır’a, Kaz Dağları’ndan Kuzey Ormanları’na, Artvin’den Yırca’ya doğayı talan eden projeler ve buna karşı duranların çevre mücadelesi konuşulacak. İda Dayanışma Derneği adına Hicri Nalbant Çanakkale ve köylerindeki altın madeni ve termik santral mücadelesini, köylülerin dayanışmasıyla büyüyen direnişle birlikte yürüyen hukuk mücadelesini anlatacak. Alaska’da yaşayan yazar Özgür Keşaplı Didrickson ise oradaki doğal yaşam ve deneyimledikleri üzerine bir sunum yapacak.

Ada’dan Anakara’ya “Yalnız değilsiniz.”

Bozcaada Forum adına konuşan Fırat Tunabay, “Bu sene ikincisini düzenlediğimiz Bozcaada Doğa Buluşması’nda çevre mücadelesi veren tüm doğasever dostlarımızı yanımızda görmek bizi çok mutlu edecek. Bu birliktelik hepimize güç verecek. Buluşmanın etkinlikleriyle hem adanın güzelliklerini birlikte yaşayacağız, yapılan planların neyi yok edeceğini göreceğiz, hem de adadaki ve Çanakkale’deki çevre mücadelesini büyüteceğiz. Çadırlarını alıp gelenler Sulubahçe kamp alanında uygun fiyata çadırlarını kurabilecekler. 2. Bozcaada Doğa Buluşması’nda Çanakkale’de ve Kazdağları’nda termik santrallere, altın madenciliğine, sanayileşmeye, Gelibolu – Lapseki arasında planlanan köprüye, kıyıları, ormanları, dağları talan edecek, Bozcaada ve Gökçeada’yı imara açacak projelere karşı yeniden bir dayanışma kurulacak, ortak bir ses çıkacak. Ülkenin farklı yerlerinde dereleri, ormanları, zeytin ağaçları için mücadele eden dostlarımıza da selam gönderilerek yalnız değilsiniz mesajı verilecek” dedi.

 afiş

Ekolojik Belgesel Festivali İçin Son Başvuru 30 Haziran

Standard
Ekolojik Belgesel Festivali İçin Son Başvuru 30 Haziran

Bu yıl 22 – 25 Ekim tarihleri arasında ikincisi düzenlenecek olan BIFED – Bozcaada Uluslararası Ekolojik Belgesel Festivali’ne film başvuruları başladı. Daimi teması ekoloji olan, bu alandaki sanatsal üretimleri desteklemek, ödüllendirmek, adanın ve yörenin ekolojik sorunlarıyla ilgili bilim insanlarını, sanatçıları ve yerel üreticileri bir araya getirmek amacıyla geçen yıl oluşan BIFED, bu yıl da farklı ülkelerden geniş katılımla gerçekleşecek. Fotoğraf sergileri, atölyeler, üzüm ve bağcılık üzerine panellerle desteklenecek, belgesel izleyicisiyle ekoloji hikayelerini Ada’da bir                                          araya getirecek olan festivalin ödülleri geçen yıl olduğu gibi bu yıl da üç ayrı ödül olarak verilecek.

İlk üçe giren filme toplam 15 bin ödül

Film gösterimi ve yarışmadan oluşan festivalin yarışma bölümünün teması insan, doğa ve yaşam. Finale kalan filmler Fethi Kayaalp Büyük Ödülü için yarışacak. Geçen yılki festivalin birincisi, yönetmen Rüya Arzu Köksal’ın “Bir Avuç Cesur İnsan” adlı belgeseli olmuştu. Bu yıl Fethi Kayaalp Büyük Ödülü 7.000 TL, ikincilik ödülü 5.000 TL, üçüncülük ödülü ise 3.000 TL olarak belirlendi.

bifed

Festivale başkanlık yapan Bozcaada Belediye Başkanı Dr. Hakan Can Yılmaz, “Ülkemizde ekoloji konusunda ciddi ve bağımsız bir platform yaratılmasına öncülük etmek amacıyla başlattığımız BIFED’e geçen yıl 170 film başvurusu yapıldı. 33 ülkeden başvuru yapan bu filmler arasında daha önce IDFA, Berlinale, Marsilya FF, Vienale, St Petersburg, Sundance gibi dünyanın birçok önemli festivalinde finale kalan veya ödül alan filmler vardı. Bu filmleri festivalin ilk yılında toplam nüfusu 1500 olan Bozcaada’da 2500 kişi izledi. Bu yıl bu sayının daha da artacağını düşünüyorum. Anke Atamer Çocuk Filmleri bölümü bu kez daha zengin olacak, festivale çocuklar da davetli.” dedi.

Daimi tema, “ekoloji”

Festival Yönetmenliğini geçen yıl olduğu gibi Petra Holzer’in, koordinatörlüğünü yönetmen Ethem Özgüven’in üstlendiği “BIFED Bozcaada Uluslararası Ekolojik Belgesel Festivali için son başvuru tarihi 30 Haziran Salı. Festivalin ilk yıl gördüğü ilginin mutluluğuyla ikinci yıla hazırlanmaya başladıklarını belirten Petra Holzer: “Festival ilk yıl olduğu gibi “ekoloji” kelimesini insanın, sorunların ve çözümlerin olduğu tüm coğrafyalarda kavramlaştırıyor; iş cinayetlerinden, hayvan haklarına, güvenli gıdadan kitle turizminin yıkımlarına, kentsel dönüşüme kadar en geniş anlamda belgesel formundaki tüm yapıtlara açık” dedi.

2011 yılından sonra yapılan ve konusunu çevre sorunlarından alan belgesellerin kabul edildiği ve filmler için uzunluk sınırlamasının olmadığı festivalin koşulları, yarışma ile ilgili merak edilen detaylar ve başvurular için BIFED resmi sitesi adresi http://www.bifed.org

Kaz Dağları Kadınları, “Çırpılar’da termik santrale geçit yok”

Standard

Çırpılar Termik Santrali ÇED Halkın Katılımı Toplantısı, köylü kadınların protestoları arasında yapıldı. Çanakkale’nin Yenice ilçesine bağlı Çırpılar köyünde termik santral kurmak isteyen Taşzemin İnşaat Madencilik şirketi adına yetkililerin projeye dair teknik bilgiler verdiği esnada köy meydanında toplanan kadınlar, “Termik santral istemiyoruz, termikçi şirket masal anlatma, hayat parayla satılamaz” sloganları attı.

çeşme

Üzerinde “Dereme, havama, toprağıma dokunma, termiğe karşı kadın dayanışması, termik santralinize verecek suyumuz yok, kanser olmak istemiyoruz.” yazılı pankartlar taşıyan kadınlar, şirketin köylerini ve Kaz Dağları’nı terk etmesini istedi. Toplantı boyunca köy meydanından ayrılmayan kadınlara, diğer köylülerden ve çevrecilerden de kahvehaneden yükselen alkış sesleriyle destek geldi.

çırpılar protesto

Jandarmanın güvenlik önlemleri altında gerçekleşen ÇED toplantısında sesler zaman zaman yükseldi. Toplantıya katılan köylüler, termik santralin temiz havalarına, tarım ve hayvancılık yaptıkları topraklara, sağlıklarına ve Kaz Dağları’na vereceği zararlar konusundaki endişelerini, merak ettiklerini dile getirdi. “Çırpılar Termik Santrali, Kül Depolama Sahası, İR:60 Ruhsat Numaralı Kömür Saha , Kireçtaşı Ocağı ile Kırma Eleme Tesisi” projesi hakkında sunum yapan SNG Madencilik yetkilisi Sertaç Nuri Gücüyener’in, “Yeraltı zenginliklerimizi paylaşmalıyız.” sözü üzerine çobanlık yapan bir köylü, “Biz zenginliklerimizi zaten paylaşıyoruz. Ovalarımızda yetiştirdiğimiz kapya biberini dünyaya ihraç ediyoruz. Termik santral yapılır, külleri toprağımıza, suyumuza savrulursa biz kapya biberi nereye ekeriz? diye sordu.
kahve

Yenice’nin kapya biber yetiştiriciliğinin merkezi gibi olan verimli topraklarında açık ocak işletmeciliğiyle yirmi beş yılda 65 milyon ton kömür çıkarmayı, 200 Megawatt gücünde termik santral kurup oluşacak milyonlarca ton külü Kazdağları’nın kuzey yamaçlarında depolamayı planlayan şirket, santralin soğutma suyu olarak Gönen Barajı’na dökülen derelerdeki suyu kullanmayı, bu su yetmezse yeni kuyular açmayı istiyor. Çanakkale Yenice’nin Çırpılar, Kovancı, Boynanlar, Suuçtu ve Öğmen köylerinin arasındaki alanda yapılmak istenen termik santralin, bölgedeki hakim rüzgarlarla birlikte Agonya Vadisi’ni, Çanakkale’yi, Balıkesir’i ve Edremit Körfezi’ndeki zeytinlikleri de etkisi altına alacağı düşünülüyor. Yıllardır altın madenciliğine karşı direnen Kaz Dağları’nı şimdi de termik santral tehdit ediyor.

çırpılar çocuk

Proje ile ilgili sayısal verilen aktarıldığı, köylülere iş ve çevrenin zarar görmemesi için alınacak önlemlerin güvencesini vermeye çalışan sunumun ardından toplantıya katılan yöre halkı ve yaşam savunucuları santrale itirazlarını dile getirdi. İda Dayanışma Derneği ve Çanakkale Çevre Platformu adına konuşan Hicri Nalbant, “Biz buraya ÇED toplantınızı ciddiye aldığımız için değil, tarihe not düşmek için geldik. Bu bölgeye kurulacak bir termik santral elli kilometre yarıçapında bir alanı etkileyecek. Sağlığınız ve bu tertemiz havanız bozulacak. Köyde yaşayanlara tavsiyem, 18 Mart Çan Termik Santrali’nin olduğu Yayaköy’e gitsinler ve köylülerle konuşarak asmaların, ceviz ağaçlarının nasıl kuruduğunu, köydeki hastalıkları dinlesinler. Çan’ın tarım alanlarına asit yağıyor, küllerin etkisi Bayramiç’ten Ezine’ye kadar ulaşıyor. Termik santrallerin hiç biri temiz değil, her biri doğayı kirletiyor, bizi hasta ediyor. Çanakkale’de kurulmak istenen termik santrallerin toplam kurulu gücü 17 bin Megawatt. Çanakkale Türkiye’nin kalorifer kazanı mı?
Burada yaşayan çocukların, insanların hiç değeri yok mu? Bu kadar santrale hangi vicdan sahibi izin veriyor? ” dedi.

Hicri nalbant

Termik santralin, kömür ocağının ve kül depolama alanının yapılmak istendiği köylerde yaşayan gençlerin projeye karşı oldukları, ancak işsizlik ve oldukça verimli topraklara sahip olmalarına rağmen tarımdan yeterince para kazanamadıkları gerekçesiyle yeni iş sahalarına ihtiyaç duyduklarını konuştukları gözlendi. Projenin 900 kişiye iş sağlayacağının ifade edilmesi üzerine söz alan Kalkım köyünde yaşayan Hatice Barış, konuşmasıyla herkesi etkiledi. Hatice Barış, “Köylüler, çocuklarının rızkı için çıkış yolunu termik santralde arıyor. Burada içilecek su, yenilecek bir şey kalmadığında, üstümüze kül yağdığında ve kanser olduğumuzda ne yapacaklar? Santralden kazanacakları maaşla çocuklarını yurt dışına mı gönderecekler? Bir aksilik olursa yaptırım uygularız, termik santrali hemen kapatırız diyorlar. Bakın diğer santrallere, hiç kapatılan var mı? Santral kurulursa hiç bir yere gitmez. Bunların hepsi vaat.” dedi.

hatice

Köy kahvehanesinde ÇED toplantısı yapılırken dışarıda şirketi protesto eden köylü kadınlar endişelerini ve termik santrali neden istemediklerini dile getirirken öfkeliydi. Hepsi de hastalanmaktan  endişe ettiğini, köylerinin doğası, temiz havası ve büyükbaş hayvanlarıyla mutlu olduklarını söyledi.  Bölgedeki kömür madeni ocaklarından çıkarılan kömürleri yığacakları için yıllar önce babasının on beş dönümlük arazisini kaybettiklerini anlatan 75 yaşındaki Mürvet Erdal, “Biz o günleri gördük, gençler daha görmediler. Şirket tarlaları alıncaya, buralara yerleşinceye kadar size iş vereceğiz diye kandıracak. Biz ekmeğimizi arkamızda çocuk, önümüzde torba, emekle kazandık. Şimdikiler oturdukları yerden beş kuruşa çalışmak için köylerinden vazgeçiyorlar. Yıllar önce sondaj yapmışlardı da çeşmelerimiz kurumuştu. Kuşlar bile içecek su bulamamıştı. Şimdi yine geldiler, içeride masal anlatıyorlar. Asla güvenmiyorum.”dedi.

mürvet

64 yaşındaki Ayşe Karabulut, “Termik santral istemiyorum. Köyümüz kirlenmesin, tarlalarımız elimizden gitmesin. Eşimin ciğerleri zaten hasta, onun ölmesini istemiyorum.” dedi. Jandarmadan çekindikleri için köy meydanına gelemeyen köylü kadınlarsa toplantıyı ve termik santral protestosunu uzaktan izledi. Havva Erdal, “Çan’da zaten termik santral var, onun külü dumanı burayı da etkiliyor, ağaçlarımız meyve vermiyor. Kirli hava istemiyoruz, hayvanlarımız ölürse biz ne yaparız? Nereye gideriz bu yaştan sonra?” derken, Emine Dudukaçar, “Biz köyümüzün güzelliklerini yaşadık. Çocuklarımız da gün görsün, köylerinde rahat rahat oynayarak büyüsün. Ben astım hastasıyım. Susuz yaşanır mı, peki ya kirli havada? Santral olursa hastalıklar çoğalacak. Hayat gidince biz parayı ne yapalım? Mis gibi havamızı neden bırakalım? Şimdiye kadar santrale muhtaç olmadan yaşadık. Toprak bize yeter. Termik santral istemiyoruz.” diye konuştu.

yakın kadın

Yöre halkının ve yaşam savunucularının itirazları, köydeki gençlerin iş bulma sıkıntısı ve Çırpılar kadınlarının protestolarıyla geçen Çırpılar Termik Santrali ÇED toplantısı sorunsuz sonlandı. Yıllardır Çanakkale’de ve Kaz Dazdağları’nda verilen çevre mücadelesinde gönüllü emek veren Hicri Nalbant, “Toplantıdan önce termik santralle ilgili köylüleri bilgilendirmek üzere köye geldiğimizde gördük ki işsiz gençler iş vaadiyle yönlendirilmişler. ÇED toplantısında santralle ilgili endişelerimizi dile getirdik. Gördük ki o gençler de Çırpılar ve çevredeki köyler de termik santrale karşılar ancak işsiz oldukları için bazıları bir noktada mecbur hissediyorlar. Dünyanın en kaliteli kapya biberinin yetiştiği bölge burası ancak tarımdaki bunalım onlara da işsizlik olarak yansıyor. Bu kadar olumsuz görüş bildirilmesine ve köylülerin itirazlarını dile getirmelerine rağmen ÇED olumlu kararı çıkacaktır. Biz de o kararı bekleyip ÇED iptal davası açacağız. Şimdiye kadar açtığımız tüm davaları kazandık, dava açılmadık tek bir termik santral, altın madeni projesi bırakmadık. Neredeyse tamamını kazandık. İnanıyorum ki bunu da bunu da kazanacağız.” dedi.

kahbe çnü

Hicri Nalbant, Çanakkale’yi bir termik santral ve sanayi şehri olarak gösteren Balıkesir – Çanakkale 1/100 bin ölçekli Çevre Düzeni Planıyla artan santral başvurularını ve şehirde izlenen mücadeleyi de değerlendirdi.

“Hakim rüzgarın poyraz olduğu bir bölgede, Kaz Dağları’nın kuzeyine, Karabiga’ya çok sayıda termik santral kurmak demek Kaz Dağları’nı katletmektir. Yenice termik santrali projesiyle de Kaz Dağları’nda santralden etkilenmedik alan bırakmamış olacaklar. Mevcut ve planlanan termik santrallerin kapsadığı alanı tüm Çanakkale’yi ve Kaz Dağlarını kapladı.. Son olarak Çan Yayaköy’de Çan-2 Termik Santrali’ni kurabilmek için toprak koruma kurulunun olumsuz görüş bildirmesine rağmen ÇED olumlu kararı aldılar. Bu bir skandal. Bunun için de dava açtık. Şu an sonuçlanmasını beklediğimiz dokuz dava var. Çırpılar için de yargıya başvuracağız. O termik santrali yaptırmayacağız.”

kadınn

 

 

 

 

“NÜKLEER REKLAMLARI KALKTI, PEKİ BAZ İSTASYONLARI?”

Standard

Çanakkale’de halkın yaşam alanlarında kurulu baz istasyonları protesto edildi. Çanakkale’nin İsmetpaşa Mahallesi, Sarı Çay bölgesindeki bir çocuk parkında yer alan baz istasyonunun önünde toplanan İda Dayanışma Derneği üyeleri, bundan iki yıl önce de aynı baz istasyonunun mahalle sakinleri tarafından protesto edildiğini, iki yılda değişen bir şey olmadığını söyledi. Geçtiğimiz günlerde kentin reklam panolarına asılan Akkuyu Nükleer Santrali afişlerine tepki gösteren ve Belediye Başkanı Ülgür Gökhan’ın afişleri sökme talimatı vermesiyle eylemleri başarıyla sonuçlanan İda Dayanışma Derneği, nükleer santral reklamı afişleri gibi şehir merkezindeki baz istasyonlarının da sökülmesini istedi.

baz toplu

Çanakkale’nin CHP’li Belediye Başkanı Ülgür Gökhan’ın, baz istasyonlarını şehir dışına taşıma sözünü hatırlatan grup, sık sık “Başkan, bazları da söktür” sloganları attı. Bundan birkaç yıl önce kentin Esenler Mahallesi’nde kurulmak istenen ve yapımına başlanan bir baz istasyonu, mahalle sakinlerinin karşı çıkması ve Belediye Başkanının destek vermesiyle kaldırılmıştı. O dönem belediyeye gelen bazı şikayetler dikkate alınmış, 9 baz istasyonu mühürlenmiş, halktan yaşam alanlarında kurulu baz istasyonlarını ihbar etmeleri istenmişti. Verilen sözün tutulmadığını öne süren grup, çatılarda, üniversite, hastane, spor sahası yakınlarında, çocuk parklarında hala baz istasyonları olduğunu ve sayılarının gittikçe arttığını  iddia etti.

bazson

Yapılan basın açıklamasında, “Halkın sağlığını başta kanser olmak üzere birçok konuda olumsuz etkileyen baz istasyonlarının evlerimizin tepesinden, yaşam alanlarımızdan, okullarımızdan, hastane yakınından, çocuk oyun alanlarından derhal kaldırılmasını istiyoruz. Çanakkale’yi baz istasyonu cehennemi haline getiren tüm kurum ve kuruluşları uyarıyoruz. Bırakın yeni baz istasyonlarını kurdurmayı, tüm baz istasyonlarının sökülüp şehir dışına çıkarılmasını istiyoruz.” denildi.

baz1

Çam ağaçları neden kesildi?

İda Dayanışma Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Hicri Nalbant, Çanakkale’nin en yeşil alanlarından biri olan Radar Tepesi’nde, bundan 6 ay önce yüzlerce çam ağacının kesildiğine dikkat çekti. Orman İşletme Müdürlüğüne kesilen ağaçların hesabını sorduklarında, telekomünikasyon kurulunun Radar Tepesi’ne büyük bir baz istasyonu yaparak kentin bu konudaki sorunlarının çözüleceği yanıtını aldıklarını söyledi. Hicri Nalbant, “Şehrin dışındaki Radar Tepesi’nde, toplamak istedikleri baz istasyonu yapısının bir an evvel tamamlanmasını, kentteki baz istasyonlarının oraya taşınmasını, sağlığımız üzerindeki baz istasyonu riskinden artık kurtulmayı istiyoruz.” diyerek, belediye başkanını ve ilgili tüm kurumları göreve çağırdı.

baz h

 

KARABİGA’DA AKDENİZ FOKLARINA YAKIN TAKİP

Standard

Nesli tükenmekte olan Akdeniz foklarını kıyılarımızda bekleyen tehlikelere dikkat çekmek için, 14-15 Nisan tarihlerinde Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesinde Kuzey Ege ve Marmara Denizi’nde Akdeniz Fokunun Güncel Durumu ve Tehditler Çalıştayı yapıldı. ODTÜ,  İstanbul Üniversitesi ve Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’nde Akdeniz foku üzerine araştırma yapan bilim insanlarının hazırladığı sonuç raporuna göre alarmın rengi kırmızı. Çanakkale’nin Biga ilçesindeki Karabiga kıyılarında planlanan termik santrallerden geri adım atılmaz, fokların yaşam alanları koruma altına alınmazsa,  Marmara Denizi’nde yaşayan son foklar da yok olacak.

Dünyada 600 civarında kaldığı tahmin edilen Akdeniz fokları, simge tür olarak kabul ediliyor. Yani Akdeniz foklarının varlığı, o bölgedeki ekosistemin düzgün çalıştığını gösteriyor. Dolayısıyla Akdeniz foklarını korumak, Marmara Denizi’ni ve Akdeniz’i de korumak anlamına geliyor. Akdeniz foklarının yaşam alanlarındaki en büyük tehdit, termik santraller. Türün yaşaması ve çoğalması için çok sayıda elverişli mağaranın yer aldığı Çanakkale’nin Karabiga’dan Aksaz’a kadar olan kıyı şeridinde 7 adet termik santral yapılması planlanıyor. Bilim insanları, Karabiga kıyılarının Marmara’nın el değmemiş son deniz alanı olduğunu ve bir an evvel harekete geçilmezse, fokların izini kaybettireceğini savunuyor.

fok akşam

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Deniz Bilimleri ve Teknoloji Fakültesi ev sahipliğinde, ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü işbirliği ile gerçekleşen çalıştayda, Ege ve Güney Marmara kıyılarında sayıları gittikçe azalan tür için yapılması gerekenler masaya yatırıldı. Türkiye’de Akdeniz foku araştırmalarının, türün yok olma sebeplerinin, insan faaliyetleri, balıkçılık ve termik santrallerin foklar ve yaşam alanları üzerindeki etkilerinin ortaya konduğu buluşmada, fokların korunmasına yönelik acilen Tür Eylem Planı hazırlanması gerektiği sonucuna varıldı.

Fok mağaralarına fotokapan

Son yıllarda yapılan araştırmalar, Karabiga kıyılarında Akdeniz foklarının varlığını kanıtlamıştı. Bilim insanlarının ve ilgili kamu kuruluşlarının bölgenin Akdeniz foku yaşam alanı olduğunu bildirmesine rağmen, Akdeniz foklarının bölgedeki varlığını gösteren simge, Balıkesir-Çanakkale 1/100 bin Ölçekli Çevre Düzeni Planı haritasından çıkarıldı. Karabiga’da termik santral ve liman inşaatına hızla devam eden Cenal Elektrik şirketi de ÇED raporlarında Akdeniz foklarını yok saydı. Fok çalıştayının ikinci ayağında, Karabiga kıyılarında saha çalışması yapıldı ve kağıt üzerinde görmezden gelinen Akdeniz foklarının yaşam alanlarına fotokapan cihazı yerleştirildi.

fok deniz

Biri yavru, en az dört bireyin Karabiga sularında yaşadığını tahmin eden ODTÜ’lü akademisyenler, fokları yakından izlemek için fotokapan yerleştirdikleri mağarada, taze bir fok izine rastladı. Doç. Dr. Ali Cemal Gücü, çalıştayın anlamını ve saha çalışmasından edindikleri izlenimleri anlattı:

Cihaz yerleştirdiğimiz mağara fokların yaşaması için çok uygun. Yakın zamanda da kullanılmış. Bir sürü termik santral yapılacağını duyduk. Bu şartlarda fokların burada yaşaması mümkün değil. Termik santral yapılırsa, muhtemelen bir dahaki gelişimizde hiçbiri kalmayacak. Karabiga tam bir kontrast. Bir taraf cennet gibiyken bir taraf cehenneme dönüştürülüyor. Bu bölge muhakkak korunmalı. Yakın zamana kadar Marmara Denizi’nde fok olduğunu bilmiyorduk. Son çalışmalar burada fok olduğunu, dahası yavru olduğunu gösterdi. Bu çok önemli. Demek ki burada yaşayan bir koloni var. Bu çalıştayı yapmamızın sebebi de bu koloninin üzerindeki büyük risklere dikkat çekmek. Bırakın buraya termik santral yapmayı, bu güzel yarımadanın ekolojik olarak hassas alanlar içinde ele alınması gerekiyor. Türkiye’nin uluslararası sözleşmelere imza koyarak türü korumaya söz verdiği de düşünülecek olursa Orman ve Su İşleri Bakanlığı Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü, bilim adamlarına en kısa zamanda Karabiga için tür eylem planı hazırlatmalı. Çalıştayın birinci mesajı bu. İkincisiyse, kamuoyunun dikkatini çekmek istiyoruz. Fokların Karabiga’yı terk etmesine yol açan etkenler, bölgedeki balıkçılık, hayvancılık, organik tarım gibi uğraşların da yapılamaz hale gelmesine de neden olacak. İnsanların yaşam alanları gibi geçim kaynakları da ellerinden alınacak. Fok bu aşamada hepsinin simgesi. Fokun gitmesi, yok olması demek, geleceğin yok olması demek.

cenal

“Karabiga, Yeşilovacık’a çok benziyor.”

ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü’nün Mersin Yeşilovacık’da Akdeniz foku araştırmaları yaptığı bölgeyle Karabiga’daki fok mağaralarını Dr. Meltem Ok karşılaştırdı:

Fotokapan yerleştirdiğimiz mağara çok büyük ve güzel, burada iki üç fok yaşayabilir. Cihazı, fokun yattığı yerde bıraktığı izin üzerine kurduk, heyecanla bekliyoruz. Bu bölge Akdeniz foklarının yaşaması için çok elverişli. Kara ve su altı girişli çok sayıda mağara var. Bu  kıyılar, özel çevre koruma alanı olabilecek kadar kıymetli. İskele yapımını görmek bizi üzdü. Mersin Yeşilovacık’da da buna benzer bir termik santral inşaatı var. O bölgede de çok kıymetli bir Akdeniz foku üreme mağarası var. Mücadele ettik ama bizi dinlemediler, sonuç alamadık. Limanı kurdular. Oradaki mağarayı dört senedir izliyoruz, inşaat faaliyetleri başladıktan sonra fokun mağarayı kullanmasında ciddi düşüşler gözledik. Ayrıca mağaralardan birinde doğan yavru aşırı zayıf bir halde ölü bulundu. Bundan sonraki süreçte mağaranın tamamen terk edileceğini düşünüyoruz. Termik santrallerin, fabrikaların soğutma suyunu denizden almaları bizi endişelendiriyor. Su sıcaklığının yarım derece artması bile tüm dengeyi bozmaya yeter.

karabatak

Çalıştayın düzenleyicilerinden Deniz biyoloğu Dr. Özgür Emek İnanmaz, fok mağaralarının çok yakınında termik santral, dolgu ve liman inşaatının devam ettiği Karabiga’daki son durumu anlattı:

Limanın inşaat aşamasında denize kazıkların çakılmasından, ses kirliliğine, termik santralin faaliyete geçmesi halinde ortaya çıkacak sonuçlara kadar her şey foklar için tehdit oluşturuyor. Liman işlek hale gelince karada ve denizde büyük bir trafik olacak. Kömür atıkları, santralin kirleteceği hava… Karada da denizde de biyolojik çeşitlilik çok zengin. Foklar da caretta carettalar da olumsuz yönde etkilenecek.  Karabiga kıyıları Marmara Denizi’nin el değmemiş tek bölgesi. Umarız doğa kazanır, tarih kazanır. Fokların yaşaması için başka alternatif yok.

fok mağara 2

Foklar için Tür Eylem Planı

Fok mağarasına yerleştirilen cihazdan gelecek sonuçlar, devam eden termik santral inşaatının Karabiga’da yaşayan Akdeniz foklarını ‘şimdilik’ nasıl etkilediğini belgeleyecek. Fok çalıştayından çıkan sonuçlara göre bundan sonra izlenecek adımlara gelince,

Türün kullanımına uygun kıyı mağaralarının envanteri çıkarılacak, bölgeyi kullanan Akdeniz Foku popülasyon büyüklüğü ve demografik yapısı tespit edilecek. Bu bilgiler ışında türün maruz kaldığı ve kalacağı riskler ortaya konulacak. Bu çalışma, Çanakkale Kemer – Kapıdağı arası, Mola Adaları ve Gökçeada’yı kapsayacak. Bölge halkının Akdeniz foklarının varlığından ve öneminden haberdar edilmesi için üniversite ve sivil toplum örgütleriyle işbirliği halinde çalışılacak.

karabiga saha çalışması

Çalıştay sonrası Karabiga’da saha çalışmasında biraradayız. Soldan sağa Ayşe Çınar Küçüksöylemez, Ünsal Önder, Dr. Özgür Emek İnanmaz, Dr. Serdar Sakınan, Dr. Meltem Ok, Doç. D. Ali Cemal Gücü ve ben 🙂

KADINLAR DİRENDİ, ALTINCI ŞİRKET KARADAĞ’I TERK ETTİ!

Standard

Köylüler ne su kaynaklarını ne de yüz yıldır hayvancılık yaptıkları topraklarını altına değişti; altıncı şirket sonunda Karadağ’dan vazgeçti. Karadağlıların hep söylediği gibi,  Esan Eczacıbaşı A.Ş., Karadağ’ı terk etti. Çanakkale’nin Çan İlçesindeki Karadağ köyünde altın madeni aramak isteyen Esan Eczacıbaşı AŞ. yaklaşık iki bin hektarlık ruhsat sahasında bulunan 46 bin metrekarelik  ormanlık alan üzerindeki maden arama ve altyapı tesis izninin iptalini talep etti. Çan Orman İşletme Müdürlüğü’ne dilekçe veren şirket;  30.10.2019 tarihine kadar aldığı iznin iptal edilmesini istedi. Altın arayacağı duyulduğundan beri Karadağlıların kararlı direnişiyle karşılaşan şirket; maden arama iznini iptal ettirdi.

k_608562825930366_9021046406396020325_n

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Maden İşleri Genel Müdürlüğü’nün 2012 yılında yaptığı ihalede 890.000,00 TL bedel ödeyerek 7 yıl süre ile maden arama ruhsatı alan şirket, 46 bin metrekare alan üzerinde belirlediği 36 yerde sondaj yapacaktı. Köye yerleştirdiği sondaj makinesini çalıştıramadan gitmek zorunda kaldı. Yüz yıl önce göç ettikleri, geçimlerini hayvancılıkla sağladıkları topraklarda ve su kaynaklarında altın aranacağını öğrenen Karadağlılar; sondaj yapılmasına karşı çıktı. Şirketin maden arama izninden vazgeçmesine kadar gelişen süreçte “Diren Karadağ” hareketi başladı. Kadınların en önde olduğu direniş boyunca sondaj makinesinin başında bekleyen, ses getiren eylemler düzenleyen köylüler; Karadağ’da, Çan’da ve Çanakkale kordonda büyük yürüyüşler yaptı.

10617324_10152646012891585_831059905_n

Karadağlıların “Altıncı şirket, Karadağ’ı terk et” sloganları dalga dalga yayıldı.  Köylerinde altın aranmasına karşı olduklarını renkli eylemlerinde dile getiren Karadağlı kadınlar; direnişin simgesi oldu. Kadın dayanışmasıyla çevre köylere de örnek olan Karadağlılar sadece eylem yapmakla kalmadı; sondaj çalışmaları başlamadan şirkete dava açtı.

zekiye nine

Köylülerin açtığı davaya Çanakkale İdare Mahkemesi’nin yürütmeyi durdurma kararı vermesiyle 12 Aralık 2014 tarihinde sondaj makinesini sökerek köyden ayrılmak zorunda kalan şirket; şimdi de Karadağ’daki ruhsat sahasında altın arama ve altyapı tesis izninden vazgeçti.  Edinilen bilgiye göre; “Karadağ Orman İşletme Şefliği hudutları dâhilindeki Esan Eczacıbaşı End. Mad. San. Tic. A.Ş. uhdesindeki 45.913,04 m²’lik izin sahasına Makamın 06.03.2014 tarih ve 2011/311 sayılı Olur’ları ile Maden Arama ve Altyapı Tesisi için 30.10.2019 tarihine kadar verilen izin, Makamın 05.03.2015 tarih ve 23 Sayılı Olurlarıyla iptal edildi.”

Balıkesir Orman ve Bölge Müdürlüğü’nün şirketin Karadağ ve çevresindeki maden arama ve altyapı tesis izninin iptalini onayladığı yazısında geçen “… Esan Eczacıbaşı End. Mad. San. Tic A.Ş’nin dilekçesine istinaden ilgili iznin iptali talep edilmektedir.” ifadesinden anlaşılıyor ki; şirket Karadağ’da 7 yıl süre ile altın madeni arayabileceği, yaklaşık 46 bin m²  ormanlık  alan üzerindeki izninden, kendi isteği ile vazgeçti.

belge 1

Hem eğlendiler, hem direndiler

Köylerinde altın madeni aranacağını öğrendiklerinde kadınların en önde olduğu  “Diren Karadağ” hareketini başlatan, birlik ve beraberlikleriyle bölgedeki çevre hareketine de örnek olan Karadağlıların zaferi bölgede büyük heyecan yarattı. Karadağ’da başlattıkları altın madeni direnişi boyunca yaptıkları her eylemde, katıldıkları her etkinlikte “Eğlenerek direneceğiz, direnerek altıncılara geçit vermeyeceğiz” mesajı vererek Karadağ’ın sesini büyüten köylüler birçok ilke de imza attı. İlk kez bir şirkete sondaj çalışmalarına başlamadan dava açıldı. Köylüler mücadeleyi Karadağ’da tek bir sondaj çalışması yapılmadan kazandı. Gelinen süreçte şirketin köydeki ormanlık alanda maden arama izninden vazgeçmesi; kıyılarından adalara, Kaz Dağları’ndan Biga Yarımadası’na kadar yapılmak istenen termik santrallere, doğa talanına karşı yaşamı savunan Çanakkale’deki çevre mücadelesine güç kattı.

köy10204181006431556_1278654312206202863_n

Şirket vazgeçti, şirketin açtığı davalar bitmedi

Şirket köydeki maden arama ve altyapı tesis iznini iptal ettirdi ama köylülere açılan davalar sürüyor. Altın madenciliğinin yaşam alanlarını ve su kaynaklarını tehdit edeceği endişesiyle kendiliğinden büyüyen Karadağ direnişinin öncü isimlerinden Mustafa Önder’e “Hakaret, Sesli, Yazılı veya Görüntülü Bir İleti İle Hakaret” suçundan dava açıldı. Sosyal medya hesabı facebook üzerinde şirket çalışanları için “herif” yazdığı gerekçesiyle açılan dava; Mustafa Önder’e 93 gün adli para cezası verilmesiyle sonuçlandı. Herif kelimesinin Türk Dil Kurumu’nda “güven vermeyen, aşağı görülen, bayağı kimse” anlamlarına geldiğine dayandırılarak verilen cezada, hüküm geri bırakıldı.

Bir dava da İl Özel İdaresine 

Esan Eczacıbaşı A.Ş. bir dava da Çanakkale İl Özel İdaresi’ne açtı. Karadağ Muhtarlığı’nın başvurusu sonucu Çanakkale İl Özel İdaresi Ruhsat ve Denetim Müdürlüğü tarafından bölgede yapılan incelemede; Çan’ın Karadağ, Kocayayla ve Doğancılar köyleri ile Biga’nın Ahmetler köyü tarafından kullanılan 43 adet su kaynağı tespit edildi ve bu kaynaklar için koruma alanları belirlendi. Şirketin Karadağ ve çevresinde altın madeni aramak istediği 36 adet sondaj noktasından 23’ünün söz konusu “su kaynakları koruma alanı” içinde kaldığından sondajın yapılamayacağı kararı alındı. Esan Eczacıbaşı’nın Çanakkale İl Özel İdaresi’nin bu kararının iptali ve yürütmesinin durdurulması için açtığı davanın ilk duruşması, 5 Mayıs 2015 tarihinde Çanakkale İdare Mahkemesi’nde görülecek.

 

 

Tarım arazilerinde ÇED’siz madencilik

Standard

Kaz Dağları’nda altın aramak isteyen madencilere karşı yıllardır doğayı ve yaşam alanlarını savunan Bayramiç’in köylerinde şimdi de tarım arazileri tehlikede. Ciner grubuna ait Park Teknik Elektrik Madencilik A.Ş., Çanakkale’nin Bayramiç ilçesinde iki ruhsat alanında, toplam 10 derin sondaj çalışması yaparak rezerv arayacak. Şirketin sondajlı maden arama faaliyeti projelerini iki farklı dosya şeklinde sunduğu Çanakkale Valiliği, Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) sürecinin başlamasından  6 gün sonra ÇED gerekli değildir kararı verdi. Üretilmeye müsait maden tespiti için derin sondaj çalışması yapılacak alanlar, köylülerin tarım arazilerinin üzerinde kalıyor.

Untitled

Toplam bedeli 1 milyon 100 bin TL’yi bulan projelerin biri Kuşçayırı Köyü, Yukarısapçı Mahallesi, Erikli mevkiinde, diğeri Karıncalık ve Hacıköy Mahallesi Mevkii sınırları içinde yer alıyor. Birbirine oldukça yakın olan bu iki bölgede 5’er adet ÇED alanı belirlendi. Şirketin projeler için hazırladığı dosyalarda yer alan bilgilere göre yaklaşık 1500 hektarlık ruhsatlı alan içinde; elmaslı sondaj yöntemiyle 500 metre derinliğinde ve 89 mm çapında delikler açılacak. Bölgede maden olup olmadığı, alınan karot numuneleri üzerinde yapılacak incelemeler sonucu anlaşılacak. Ekonomik olarak üretime elverişli maden rezervi tespit edilesi halinde, şirket bu kez madeni işlemek için kolları sıvayacak.

Untitledddd

İki projede de derin sondaj çalışmaları için çevrilen 400 m2 lik 10 alanda; depo alanı, sondaj için bentonitli su hazırlama havuzu, sondaj çamuru havuzu ve karot depolama alanı bulunacak. Projeler kapsamında derin sondaj makineleriyle alınacak karot numuneleri, bu depo alanlarında saklanacak. Rezerv arama faaliyetleri sonucu sondaj çamurları oluşacak. 4 ay sürecek çalışmalarda iki proje için 7.000 m3 su kullanılacak, 800 m3 bitkisel toprak sıyrılacak.  Maden projesi sahaları ve etki alanları içinde şahıslara ait tarım arazilerinin yanı sıra akarsular, dereler, genel avlaklar ve ağaçlar da var. Sondaj alanlarıyla yerleşim yerleri arasındaki kuş uçuşu en kısa mesafe 715 metre.  Üstelik maden aranacak alan; 1. derecede deprem bölgesinde.

Bitkiler ve hayvanlar tehdit altında

Şirketin hazırladığı dosyaya göre; bölgede 6 tür memeli hayvan, sürüngen canlılar ve kuşlar da yaşıyor.  Çevresel Etki Değerlendirmesine gerek duyulmayan maden arama projeleri için hazırlanan dosyalarda; çalışma yapılacak alanın bitki örtüsünde ve faunasında tahribat olacağı, bölgede yaşayan hayvanların yer değiştirebileceği belirtiliyor. Şirket, maden arama çalışmasından zarar görecek bitki ve hayvanların sık rastlanan türlerden olduklarını savunarak, bu zararın tolere edilebileceğini öne sürüyor.

Untitledbb

8-9-10 Mayıs’ta 2. Kaz Dağları Buluşması

Kaz Dağları’nın mucizevi doğasını yok etme pahasına altın aramak isteyen madencilere, Karabiga’da termik santrallere, adalarda kıyıları talan etmeye niyetlenenlere, tarım arazilerinde, Karadağ’ın köylerinde, ormanlarda ÇED’siz madenciliğe, yaşam alanlarımızı tehdit eden projelere karşı dört koldan doğayı savunan, ÇED gerekli değildir kararlarına davalar açan Çanakkale’de; çevre direnişinin sesi büyük doğa buluşmasıyla büyüyecek.  2. Kaz Dağları Buluşması; 8-9-10 Mayıs’ta Bayramiç’in altın madenciliğine karşı etkili bir dayanışma gösteren Evciler köyüne bağlı Ayazma’da gerçekleşecek. Binlerce çevreci ve köylü bir araya gelecek. Kamp alanında büyük bir çevre forumu da düzenlenecek. Kaz Dağları’nda altın madenciliğine, kömürlü termik santrallere, doğa katliamına ve yaşam alanlarımızı tehdit eden tüm girişimlere karşı birlikte mücadele ve “dur” mesajı verilecek. Çanakkale Çevre Platformu’nun organize ettiği 2. Kaz Dağları Buluşması ücretsiz ve kayıt yaptırmaya gerek olmaksızın herkese açık… Kaz Dağları’nın çığlığına kulak verip çadırıyla yola düşecek yaşam savunucularını, 3 gün boyunca atölyeler, sürpriz müzisyenler, gönüllü paylaşımlar, doğa yürüyüşleri ve Ayazma’nın eşsiz doğasını keşfetmek gibi pek çok deneyim bekliyor olacak. Buluşma; Türkiye’nin ve dünyanın farklı bölgelerinde doğayı talan eden benzer uygulamalara karşı yaşamdan yana duruş sergileyenlerin direnişine güç katacak.

 

Köylüler Çanakkale’de Maden Avına Çıkan Kanadalı Madencilere Karşı

Standard

Kanadalı Teck Madencilik Firması, Çanakkale’nin Ezine ilçesi Üsküfçü Köyü mevkiinde yarma açma yöntemiyle maden arayacak. Çanakkale Valiliği’nin uygun bulduğu maden arama projesinin Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) süreci başladı. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın arama ruhsatı verdiği alanda 12 yarma açılacak, verimli tarım toprakları kazı yöntemiyle kaldırılacak. Çevre Düzeni Planı’nda orman, ağaçlandırılacak alan, tarım arazisi ve mera olarak gözüken 600 hektar büyüklüğündeki ruhsat sahasında yer alan yarma hattı alanlarında fıstıkçamı ve meşe ağaçları var.

Untitled

Yenice’de feldispat çıkaracak, Ezine’de toprağı yaracak

Türkiye’de 20 yıldır faaliyet gösteren, merkezi Kanada’da bulunan Teck Madencilik firması; Çanakkale’nin ormanlarından, dağlarından, tarım arazilerinden, suyundan elini çekmiyor. Şirket son olarak bir ay önce Yenice’nin Çakıroba köyü mevkiinde cam, seramik ve boya sanayinde kullanılan feldispat aramak için başvuru yapmış; Çanakkale Valiliği feldispat maden ocağı projesi için “ÇED gerekli değildir” kararı vermişti. Çevresel Etki Değerlendirmesi gereksiz bulunan, orman ve tarım arazilerinin üzerinde yer alan feldispat maden ocağı; Gönen Ovasını sulayan, Bandırma’ya içme suyu sağlayan Gönen Barajına 8 km uzaklıkta. Ayrıca şirketin feldispat çıkarmak istediği bölgede 22 kuş türü yaşıyor ve bazılarının nesli tükenme tehlikesi altında. Yüzlerce ağacın kesileceği, toprağın kazılacağı, doğal yaşamı tehdit eden proje için çevrecilerin dava açtığı şirket şimdi de  Ezine’de ortaya çıktı.

Teck Madencilik AŞ’nin Çanakkale’nin Ezine ilçesi Üsküfçü Köyü mevkiinde yarma açmak suretiyle maden aramak istediği proje için hazırladığı dosyada yer alan bilgilere göre ruhsat sahası; Ezine merkeze kuş uçuşu 3,2 km, Üsküfçü köyüne ise 600 metre uzaklıkta yer alıyor. Toplamda yaklaşık 1,6 km uzunluğunda 12 adet yarmanın açılacağı ruhsat sahasında 7 numaralı yarmayla bir ev arasında sadece 5o metre var. Eni ve derinliği 2 metre, boyu 54 metre ve 239 metre arasında değişecek yarmaların her birinden 216 m3 ile 956 m3 arasında toprak alınacak. Yarma çalışmalarıyla elde edilen toprak numuneleri laboratuvarda incelenecek, bölgede maden olup olmadığı, dağılımı tespit edilecek. Dosyada belirtildiğine göre; gerekirse projedekilerden farklı noktalarda da yarmalar açılabilecek.

Untitled2

Maden bulunursa sıra çıkarmada

Proje kapsamında çalışmalar başlamadan önce; yarma yapılacak alanda bulunan ortalama 0,25 metre kalınlığında tarıma elverişli nebati toprak kaldırılacak. Arazinin hazırlanması aşamasında, nebati toprağın sıyrılma, boşaltma ve geçici olarak depolanma işlemleri sırasında yoğun toz emisyonları ve gürültü oluşacak. Faaliyetin gerçekleştirileceği yarma alanları içinde çok sayıda fıstıkçamı ve meşe ağacı var. Tarımsal sulama amaçlı kullanılan Akçin Deresi proje alanının 930 metre doğusunda yer alırken Geyikli Gölet’i  8 km batısında kalıyor. Yarma çalışmalarının tamamlanmasından sonra madenin kalitesi, kalınlığı, ruhsat sahası içinde dağılımı tespit edilecek ve şirket bu kez tespit ettiği madenin çıkarılması ve işletilmesi için kolları sıvayacak. Şirket bu kez madeni çıkarmak için başvuruda bulunacak.

Köy 2000 yıldır orada

Geçimi tarım ve hayvancılığa dayanan Üsküfçü’de köylüler ne topraklarının yarılmasını istiyor ne  de maden çıkarılmasını. 85 nüfuslu köy yüzlerce yıldır yaşadığı, ekip biçtiği, karnını ve hayvanlarını doyurduğu topraklarını, temiz havasını madencilere bırakmak istemiyor. İki bin yıla uzanan geçmişlerinden izler taşıyan, çeşitli dönemlere ait arkeolojik kalıntıların yer aldığı topraklarının talan edilmesine karşı çıkıyor. Şirketin hazırladığı dosyada ruhsat sahasına en yakın kalıntıların, yarmaların açılacağı bölgeye 200 metre mesafede 1. Derece Arkeolojik Sit Alanında olduğu ifade ediliyor.

Köylülerden imza yok

1/5000 ölçekli Çevre Düzeni Planında orman, ağaçlandırılacak alan ve tarım arazisi olarak gözüken alanda yarma hatları orman ve şahıs parselleri üzerinde yer alıyor. Şirket tarafından hazırlanan dosyaya göre bölgede maden olup olmadığını tespit etmek için  çalışmaya başlamadan önce orman arazilerini yarmak için Balıkesir Orman Bölge Müdürlüğü’nden izin alınacak. Şahıs arazileri içinse arsa sahipleri ile muvaffakname imzalanacak. Üsküfçü köyü muhtarı Ahmet Benli şimdiye kadar kimsenin muvaffakatname imzalamadığını ve imzalamayacağını söyledi;
“Köyde kimse madene razı olmaz, ben de köyümün arkasındayım. 60 yıldır bu köyde yaşıyorum, topraklarımızın yarılmasını, doğamızın bozulmasını istemiyorum. Biz madene karşıyız, diğer köylerde olduğu gibi kadın erkek birlikte direnmeye, madencilerin karşısına dikilmeye hazırız.” dedi.

Direniş öyküleri güç veriyor

Biga Yarımadasından Kazdağlarına, dağlardan kıyılara, su kaynaklarından adalara dört koldan Çanakkale’nin yaşam alanlarına yapılmak istenen doğa talanına karşı köylülerin başlattığı direniş rüzgarı dalga dalga yayılıyor. Kadın, erkek, genç, yaşlı birlikte yazılan direniş ve başarı hikayeleri; maden şirketleriyle ilk kez karşılaşan köylülere yol haritası oluyor, dayanışmanın gücünü hatırlatıyor. Üsküfçü köylüleri de Kazdağları ve Karadağ’ın çevresindeki köylüler gibi madene karşı dimdik ve birlikte durarak; yüzlerce yıldır yaşadıkları toprakları madencilere bırakmayacaklarını herkese duyurmaya hazırlanıyor.