Category Archives: Can Gox Röportaj

Can Gox: “Keşkem olmasın diye hayatta, müziği seçtim.”

Standard

‘Neredesin Sen’, ‘Haydar Haydar’, ‘Unutama Beni’, ‘Drama Köprüsü’ gibi hepimizin hayatında dinlemeye alıştığımız seslerle yer etmiş çok özel şarkıları, ustalarının bizdeki güçlü varlığına ve duygusuna özen göstererek, şarkıya kendi kalbini ve ruhunu da katarak, kendi kalarak söyleyen Can Gox, zamansız sözleri genç dimağlara bırakmaya devam ediyor.

Kaybedenler Kulübü filminin müziklerini yaptıktan sonra gittikçe kalabalıklaşan dinleyicileriyle, blues gırtlağıyla yeniden yorumladığı o şarkıların yanı sıra kendi bestelerini de paylaşan Can Gox, bir kez daha bir Müslüm Gürses şarkısıyla, ‘Senden Vazgeçmem’ ile karşımızda.

Yoğun konser programıyla Anadolu’nun uzak şehirleri arasında heybesinde taşıdığı müzikle dolaşan Can Gox’la, Çanakkale’deki 6:45 Kaybedenler Kulübü’nde verdiği konser öncesinde kuliste buluştuk. Çanakkale’nin yerel televizyonu TON TV’de yayınlanan ‘Sahne Arkası’ programı için yaptığımız röportajda, tiyatro oyuncusu Güler Turhan’la çiçeği burnunda evliliği ve son single gibi yeni haberleri, müzikle sıkı hikâyesini ve kaybetmenin değerini konuştuk.

Sevgili Can Gox, hoşgeldiniz Çanakkale’ye. Bir ara epey alışmıştık sizi şehirde dinlemeye. Burada olmak nasıl? 

Çanakkale çok keyifli ve bana enerji olarak çok özel hissettiren bir şehir. Geldiğim için çok mutluyum. Ayrıca Kaybedenler Kulübü ailesinden olduğum için bu akşamki konser, bu heyecanı ikiye katlıyor.

Müslüm Gürses’in “Senden Vazgeçmem” şarkısını yeniden yorumlamaya karar verme süreci nasıl geçti?

Müslüm Gürses hep aklımdaydı, bir senedir planlıyorduk. Yorumlayacağım şarkıya karar vermeden önce bestecisine, güftecisine saygıda kusur etmemek için üzerinde çok uzun süre düşünüyorum. Taşıyabilecek miyim, taşıyamayacak mıyım… Bu hem bir korku benim için, bir taraftan da büyük bir heyecan.

Şarkıyı söylediniz ve geçen ay klibini paylaştınız. Nasıl yorumlar alıyorsunuz?

Hani hep diyorum ya, şarkıyı yorumladığımda gönlümden süzüyorum diye… Şöyle yapalım ve katlar, villalar gelsin gibi bir amaç planlayarak şarkı söylemiyorum. Albüm veya single çıktıktan sonra bunu bir hediye olarak kabul etsin dinleyicim. Paketi açan, kabul eden ediyor, açmayanın, kabul etmeyenin de canı sağolsun. Ya nasip, ya kısmet… Neşet Ertaş da böyle yapardı. Umuyorum ki Müslüm Gürses’in ismini güzel bir şekilde yad etmiş oluruz. Büyük ustaydı gerçekten. Bizi cennetten izliyordur. Selam olsun, şarkı da hayırlı olsun.

Şarkının Müslüm filmiyle aynı zamana denk gelmesi güzel bir tesadüf mü?

İstesek yapamazdık. Bir yıldır Müslüm Gürses şarkısı söylemek istiyordum. O kadar yoğunuz ki, ayın 20 – 25 günü konserle geçiyor. Geriye kalan 6 – 7 günle idare etmeye çalışıyoruz. Bu kısa sürede şarkıya mı çalışacaksın, aranjesini, kaydını, mixini, masteringini mi yapacaksın, klip mi çekeceksin? Şarkının digital platformlarda çıkması bile 21 günü buluyor. Biz şarkıyı bir buçuk ay önce bitirdik, çıkması filmle aynı haftaya denk geldi. (gülüyor) Kısmet böyleymiş, planlayarak yapmadık, denk geldi. İnşallah iyi olur. Zaten Müslüm Baba’nın filmi çıkacak da hadi oraya yüklenelim, parsel elde edelim gibi bir derdimiz olamaz. Şarkıyı daha çok insana duyurmak bizim istediğimiz, o da hem Müslüm Baba’ya saygıdan, hem de şarkıyı sevmemizden kaynaklanıyor.

Yeni şarkılar, çok yakında

Bu sevgi ve saygının da getirdiği sorumlulukla önemli bir hazırlık ve biraz da cesaret istiyor olsa gerek göğe; Cem Karaca’ya, Neşet Ertaş’a, Esmeray’a, Hayyam’a selam göndermek.. Nasıl bürünüyorsunuz şarkıların ruhuna?

Ön çalışması çok meşakkatli geçiyor. Gerçekten korkuyorum söylerken. Ben Neşet Ertaş’ın tırnağının ucu olabilir miyim, olamam ama gönül işidir bunlar. Gönlümüz yakınsa birbirine, paylaşalım istiyoruz. Onun hissettiğinin çeyreğini hissedip dinleyicimize yansıtabiliyorsak, kârımızdır. Haydar Haydar’ı söyleyen liseli genç kardeşlerimi görünce duygulanıyorum, el vermişiz demek ki… Türküler, şarkılar deyiştir. O deyişi bir sonraki jenerasyona iletmek de sanatçının görevidir. Görevimizi yapmışız demek ki çocuklar da sahipleniyor, söylüyorlar. Şimdi Müslüm Gürses zamanı. İnşallah onun Senden Vazgeçmem’ini de tekrar tekrar söylerler. Babayı herkes hatırlıyor zaten. Erken gitti, çok da geçmedi üzerinden. Selam olsun, hem de bir jenerasyon daha dinlesin onun şarkılarını, hiç unutulmasın. Unutulacak gibi olursa, biz unutturmayız.

Dinleyenleriniz hem o bildikleri şarkıları sizin sesinizden dinlemeyi çok sevdiler, hem de sizin bestelerinizi, sözlerinizi. Var mı yakın zamanda bizimle paylaşacağınız yeni şarkılar?

Var, bu coverdan sonra çalışmalara başlıyorum. Beste için kapanacağım. Projeler devam ediyor, daha da sıkı çalışmamız gerekiyor. Yine çuvala bir şeyler attık, karıştırıp çekeceğiz, bakalım ne çıkacak. Başka bir sürpriz projemiz var, o da çıkmak için hazırda bekliyor, ısınıyor.

Biraz ipucu verecek misiniz?

Çok farklı, kontra bir şey dinleyeceksiniz. Sonuçta farklı farklı alanlarda şarkı söyleyebilen bir Can Gox var. Sesimi tam performans olarak değerlendirmek istiyorum. Her alanda dostlara sunmak istiyorum yeteneklerimi. Şubat ayını buluruz herhalde bunun için yeni şarkılar, klipler derken.

Hayatınızdaki tüm bu gelişmelerin, yeni haberlerin içinde büyük bir yenilik daha var; evlendiniz, çok tebrikler.

Ekim ayında evlendik Güler’le (Turhan), o da çok mutlu, ben de çok mutluyum. Evlilik insanın hayatını değiştiriyor mu dersen, evet değiştiriyor. Eşime ve işime aşığım. Eskiden sadece işim vardı hayatımda, şimdi önceliğim eşim oldu. Fakat çok yoğun olduğumuz için balayına bile çıkamadan konserlere devam ettik. Kasım ayı içinde üç dört gün kaçmayı planlıyoruz. Kafamızı dinleyip enerji depolayacağız. Sonra konserlere devam edeceğiz.

Yıllardır yalnızlık şarkılarının güçlü sesi olduğunuz Kaybedenler Kulübü’nde nasıl karşılandı evlilik haberiniz?

(Gülüyor) Evlilik, kaybedenler kulübünden istifamı gerektirmiyor. Sordum zamanında, ben evleniyorum abi, ne yapacağız diye, o zaman seni yönetim kuruluna çekiyoruz, dediler. Bizim yalnızlar partisi üyeleri devam edecekler. Biz de yönetim kurulunda görevimizi ifşa edeceğiz Kaan Çaydamlı , Mehmet Ada Öztekin, Erol Egemen ve bizim tayfa olarak.

“Görkemli kaybetmek erdemdir.”

Kaybetmek ne demek sizin için?

Kaybetmek en büyük kazançtır. Kaybetmenin değeri çok farklıdır. Kaybetmeyi bildikçe, kaybetmeyi deştikçe, kaybetmenin ne olduğunu daha iyi süzdükçe insan, hayatın gerçekliğiyle yüz yüze geliyor. Bir tarafa savrulmadan, kaybetmenin değerini ve gerçekliğini iyi algılayarak hayatı ona göre süzmek gerekiyor ki kaybetmek ayrıca onur verir. Şerefli kaybetmek, görkemli kaybetmektir, görkemli kaybetmek de en büyük erdemdir.

İlk albümünüz ‘Yalnızım Ben’in kitapçığında beni de çok etkileyen şöyle bir söz yer alır: “Kim gerçekten bakabilmiş ki içine…” Sözlerini yazdığınız, yeniden yorumladığınız şarkılar hem size hem dinleyicilerinize içe bakmak, kendini aramak, kaybetmek, yalnız olmak, kabullenmek gibi duygular üzerinden nasıl bir yol çiziyor?

İçe dönüş, içi aramak, içi deşmek, dibi kazmak çok önemli hayatta. İnsan mutlaka hayatında birkaç defa dibe çöküp kumları deşmiştir. Kum kazacağız, daha da dibe ineceğiz, yukarı çıkıp tekrar yüzeyde yaşamaya devam edeceğiz. Çıkmasını bildikten ve çıktıktan sonra dibi unutmamak lazım ki yukarı çıkmanın değerini bilelim. Bu, hayatla ilgili bir felsefe. O söz biraz tasavvufa da dokunur. Tasavvufta iç, tekamüle varır. İçe dönmek, yerinde dönmek, eksende dönmek, eksenleri teğet geçip karşılaşmak, birlikte dönmek… Hayat bir döngü içinde.

Gündüz şirkette, gece sahnede…

Hayatımızda memnun olmadığımız şeyleri söylenmek yerine harekete geçmeye cesaret ettiren ve içimizdeki sesi dinlemeye ilham veren bir hikâyeniz var. Kurumsal iş hayatıyla Blues Mobile adlı grubunuzla müziği bir arada yürütmeye çalıştığınız yıllara şimdi bakınca kendinizi Clark Kent’e benzettiğinizi okumuştum bir röportajınızda.   

Alternatif karakter yaratmak gerekiyor bazen hayatta var olabilmek için. Benim o zamanlar için Clark Kent dediğim, gündüz Can Göksun olarak yaşayıp iş hayatında yer almak, akşam da Can Gox olarak sahneye çıkmak. İki farklı çarpışmayı bir hayat içerisine dahil edebilmiş bir adamdım. Hangisi ağır basarsa hayatta, iyi tartıp o tarafa doğru yönelmek, dengeye gelmek gerekiyor. Yoksa hayatla başa çıkamazsın, hayat seni nereye isterse oraya koyar. 12 sene boyunca bir şirkette çalıştım, eleman olarak girdim, müdürlüğe terfi ettim. Belki iki üç sene daha bekleseydim genel müdür yardımcılığına kadar gidecektim, bilmiyorum ama önü açık bir kariyerim vardı. Hayat öyle bir yere getirdi ki beni, yine müzik yapacaksın, bırak bu işleri dedi. Ben de keşkem olmasın diye hayatta, hayır demedim. İşten ayrıldım ve tüm enerjimi ağır basan tarafa verdim. Müzik tam gaz devam edecek hayatımda.

Size öyle kolay ulaştık ve öyle içtenlikle kabul ettiniz ki röportaj teklifimizi… Dinleyenlerinizle de çok samimi bir dil üzerinden ilişkiniz var, öyle değil mi?

Ünlü hayatı bize uyan bir şey değil. Yoldan geçen dinleyicime, dostum diyorum. Bakışlarını görüyorum, bazen çekiniyorlar selam vermeye. O zaman ben selam veriyorum zaten. Çekinmesinler, Can Gox’um ben, abi kardeş ilişkisiyle yürüyor bizim dostluğumuz. Beraberce yaşayıp aynı otobüse binip aynı vapurda çay içmeyi unutmadım, bu yaştan sonra da unutmam.

Sevmeye ihtiyacımız var

Peki, bunca yoğun bir tempoda ve etrafımızı betonla kuşatan şehir hayatında biraz nefes almak istediğinizde ne yapıyorsunuz, örneğin doğada vakit geçirebiliyor musunuz?

Hiçbir zaman kent çocuğu olmadım. Biraz daha toprak, şort, tişört, terlik modundayım. Yaz tatillerinde kahvaltı saat dokuzla on bir arasında diye aşağı koşmak zorunda kalmayalım. Domates, yumurta, peynir, zeytin olsun bize yeter. Açık büfeleri, beş yıldızlı otelleri sevmiyorum. Önceden Olimpos’a giderdik, kalabalıklaşınca yavaş yavaş çekilmeye başladık. Nerede bir kuytu bulursak tatilimizi orada geçirmeyi tercih ediyoruz. Gözden ırak ama dostlarla birlikte, gece ateşimizi yakıp gitar çalarak dinlenmeyi, sabah araba kornalarıyla değil kuş sesleriyle uyanmayı seviyoruz.

Çok keyifli bir sohbetti sevgili Can Gox, çok teşekkürler. Son olarak dinleyicilerinize iletmek üzere bir şey söylemek ister misiniz?

Dost olun, can olun, kayıtsız şartsız birbirinizi sevmeye devam edin. Sevgi, kalabalığı arttıracaktır. Omuz omuza yürümemizi de kolaylaştıracaktır. Bugünlerde buna ihtiyacımız var, lütfen sevmeyi unutmayın.