Tag Archives: termik santral

YIRCALI KADINLAR KÖMÜRÜN İSİNE SABUNUN MİSİYLE MEYDAN OKUYOR

Standard

Soma’nın Yırca köyünde, köyün hemen girişinde, bahçe içinde, yüksek merdivenli, tek katlı bir ev. Az ötede bacası tüten termik santralde yanan kömürlerin atıklarını kül barajına taşıyan kamyonların tozunun dumana karıştığı bozuk yolda zeytin ağaçları ve kömür bantları boyunca tıngır mıngır ilerlerken, üzerinde silinmeye yüz tutmuş “Zeytin Nöbeti” yazan ok işaretini biraz geçince, solda. Başını heybetli bir kavak ağacı tutan ilk sapakta. Bahçesini çeviren tellerde asılı bezde, güneşten solmuş kumaş parçalarıyla yazar “Köyünü Unutma”. Merdivenleri çıktıkça alelacele çıkarılmış bir sürü terlikle aralık kalmış kapının ardında şen kahkahalara heyecanlı konuşmalar karışıyor, mis gibi kokular yayılıyorsa, yaşasın, demek ki o gün üretim var! Hemen içeri girmeli, sevgi dolu bir kucaklaşmadan sonra işe girişmeli. “Sabun Evi”nde yapacak bir şey illa çıkar.

7f3a09f2-82d3-4d51-9bd6-d0a69177da7d

                                                                               (Fotoğraf: Ayşegül Ersoy)

Önceden kesilen sabun bazları yavaşça eritilir mikrodalga fırında. Göz, arzu ettiği tonu bulana ve oranına alışana dek renkler karıştırılır usulca. Sıcak sıcak kalıplara dökülür, kokusu katılır kararında. Soğuyana dek sabırla beklenir, o arada iki çift laf edilir, çay demlenir. Soğudu mu kalıptan çıkarılır, renk renk, çeşit çeşit sabunlar masaya dizilir. Aşık kuşlar, zeytin dalı, kar tanesi, üç güllü, çifte gül, akvaryum, papatya… Kadınlar kalıptan çıkan sabunu neye benzetir, ne ad koyarlarsa… Şu günlerde en çok geyik, kar tanesi, noel baba. Kutuları yapılır, sabun gözüksün diye penceresi yapıştırılır bir yandan da. Hazırdır sipariş artık kargolanmaya. Günün sonunda, “Kömürün İsi”, bir kez daha “Sabunun Misine” dönüşür kadınların mutlu yorgunluğunda…

yırca çiçek

Zeytin nöbetinden sabun üretimine…

Soma’nın ikinci kömürlü termik santralini yapmak için Kolin şirketinin altı bin altı yüz altmış altı zeytin ağacını kestiği Yırca köylülerinin direniş hikayesi, şirket köyü terk edince bitmedi, sabun üretimine evrildi. Kolin, termik santrali Yırca köyünde yapmaktan vazgeçti ancak katlettiği binlerce zeytin ağacıyla birlikte hem köylülerin onları yetiştirmek için verdiği onca emek, hem de geçim kaynakları yitti. İlk termik santral yapılmadan önce her yer yemyeşil tütün tarlasıyken, kömürlü termik santral yüzünden yıllar içinde taşa kesen toprakta artık tütün yapamaz olan köylüler, ölmez ağacın küle, dumana gelmeyen meyvesini keşfetmişti. Termik santralin koyu gri gölgesine diktiği zeytin ağaçlarını sabırla yetiştirdi. Geçen yıl, hasat vakti… Ancak köylüler bu kez zeytinliklerinde değil, dikenli tellerin ardında kalan ağaçları kesilmesin diye karşısındaki damda nöbette, geceleri ateş başında bekleyişteydi.

Bu hale sebep olan, termik santral projesi için zeytinliklere verilen acele kamulaştırma kararının iptali için Greenpeace’in avukatları ile birlikte Danıştay’a açtıkları davaya yürütmeyi durdurma kararı verildiği haberini alacakları gün, sabaha karşı şirket iş makineleriyle binlerce zeytin ağacını yerle bir etti.  Köyün en yaşlı direnişçilerinden Emine Sezer, o anı, aktivist sokak fotoğrafçısı, yönetmen Kazım Kızıl‘ın “Ölmez Ağaç – Yırca Direnişi” belgeselinde, “Zeytinlerin çıtırtıları kulaklarımdan gitmiyor. Ağaçlar yıkılırken insan gibi ağladı oğlum.” diye tarif edecekti. Dava kazanıldıktan sonra, adını “Zafer” koyduğu ilk zeytin fidanını elleriyle dikti.

emine teyze

Sabun üretimi de Yırcalı kadınların hayatına bu süreçte girdi. Zeytin ağaçları kesildikten sonra geçim kaynaklarını da kaybeden köylüler, zamanında çok yaptıkları gibi, mevcut termik santralin yaktığı kömürlerden çıkan atıkların döküldüğü kül barajında, nam-ı diğer “Kömür Dağı”ndaki“açık hava madeninde” kazma sallayıp, sağlam kalan kömürleri canlarına pahasına bulup, çuvalını 10 TL’den satma “sonuna”  bu yeni yolu çizdi: “Kömürün İsi, Sabunun Misi”

DSC_1662

Onlar buldular bu ismi. Çünkü Yırca köyünde, Sabun Evi’nde sabun üreten 34 kadının elleri kömürün karasından çıktı, beyaza kesti. Kiralanan o yüksek merdivenli, tek katlı ev, köyde “Sabun Evi” diye anılalı, odalarını rengarenk sabun kalıpları dolduralı, sabunun kıvamını deneyen, rengini birbirine danışan, aksiliklerle başa çıkmayı, birlikte sorumluluk ve karar almayı öğrenen kadınların sesindeki güven, o eve hayat katalı, hummalı geçen üretim günleri sonunda işleri eriştirmenin telaşı ve huzuruna karışan ya yeni sipariş gelmez de sabun işi biterse endişesi arasında bir yıl geçti. Bazı sivil toplum kuruluşlarının girişimi ve desteğiyle başlayan projede, “sabuncular” ve “sabun işi” birlikte gelişti.

11879817_10153566073296585_397429763_o

Sabunlar ve hikaye Alaska’ya kadar gitti!

Bir zeytin ağacı çeşidi ve köylerinin adından doğan “Yasemin – Yırca” markasının sabunların yolu bu bir yılda nerelere düşmedi ki? İstanbul’daki büyük otellerden Çanakkale’ye, Kazdağları’ndan Ekofest’e, Bozcaada Ekolojik Belgesel Film Festivali’nden üniversitelerin öğrenci kulüplerine, fuarlara, belediyelere… Hatta Amerika’ya, Alaska’ya! Başka hikayelerle buluştu hikayesi kulaktan kulağa anlatılıp, kurulan gönüllü tezgahlarda satıldıkça. Kasaya giren para kira ve masraflar düşüldükten sonra otuz dörde bölündü ay sonlarında. Farklı şehirlerden gönüllü sabuncular sabunları satarken, köye selam biriktirdi bolca. Hatta içlerinden biri, Sabuncu Kenan, geçtiğimiz günlerde Yırca’ya yerleşti. Kadınların sabun hikayesiyle katıldığı 2015 Bilgi Genç Sosyal Girişimci Ödülleri projesinde Yasemin – Yırca markası, ilk ona girerek ödül kazandı

04d28c99-2de4-4745-8dbb-7540b0641b90

Köyü mis gibi sabun kokutuyorlar (!)

Başına ilginç şeyler de gelmedi değil Sabun Evi’nin, mesela köyde termik santral kurulmasını isteyen bir grup, kadınları sabun üreterek çevreyi kirletmekten geçen yaz şikayet etti! Kanıt olarak da Sabun Evi’nin kapısından ancak bahçe kapısına kadar varabilen mis gibi sabun kokularını gösterdi. Sabun Evi’ne jandarma da gelince olanı biteni merak eden kadınlar durumu anlamak ve ne yaptıklarını anlatmak için gittikleri Soma Kaymakamlığından teşekkür belgesi ile döndüler köye. Köy meydanında yine hep birlikte yürüdüler teşekkür belgeleri ve içinden emek geçen mücadelelerinin sesi ile…

11973698_10153566074746585_171154342_o

Yıllarca Soma’daki termik santralin zararlarını gören, köylerinde yeni bir termik santral daha istemeyen Yırcalılar, kadınların ve dayanışmanın özne olduğu direnişleriyle nice çevre direnişine ilham, güç verdi, kendi hayatları da değişti. Yırcalılar, zeytinliklerine gelen, damın altında nöbet bekleyen, zeytinyağlı salçalarına ekmek banan, evlerinde uyuyan zeytin nöbetçisi misafirleriyle karşılıklı unutamayacakları bir deneyimi ve gönül bağını paylaşırken, onlara bir de söz verdi; “Bir sıkıntınız olursa, termik santral, altın madeni, gelir direniveririz gari!”

yırca masa

Yeni yıla özel sabunlar hazır

Sabun Evi’nin duvarları kadınların şen kahkahaları ile ısınıyor yine bu günlerde. Harıl harıl sipariş hazırlıyorlar yeni yıl hediyesi niyetine…  Noel baba, geyik, kar tanesi en çok ürettikleri modeller, kırmızı, beyaz ve yeşil ağırlıklı renkler… Kutusunda hikayesi, gideceğe yere varış yolculuğunda zeytin yeşili… Siz de kulaktan kulağa taşımak ister misiniz termik santral direnişinden sabun üretimine evrilen bu hikayeyi? İster bolca anlatın, ister onlardan sabun alın ya da toplu sipariş ayarlayın. Fırsat bulursanız mutlaka köye gidin, hikayeyi bir de onlardan dinleyin. Üretim günüyse sabun evinde birlikte çalışın.  Zeytinyağlı salçaya ekmek banmadan aman köyden ayrılmayın. Bu arada hangi şekilde sabun isterseniz, gönüllü sabuncuların sağladığı üç boyutlu yazıcıyla kalıp hazırlanır itinayla. Daha fazla bilgi almak için iletişim bilgileri https://www.facebook.com/yaseminyirca/?fref=ts ve info@gbtider.org adresleri.

yırca geyik

Sabun üretmek, direnmek demek

Meltem fırının başında sabun eritiyordur şimdi, Gülşen abla kutuların kenarlarını yapıştırır, yemekleri belki Fadime Abla, belki Hamide Abla yapmıştır. Firdes abla eriyen sabuna dikkatle renk karıştırır. Gençler çayı demler, bulaşıkları yıkar. Havalar soğudu, bir yandan sobada kömür değil ormandan topladıkları kar kırığı odunlar yanar. Güneş batar, sabun evinin ışıkları yanar, sesler yorgunluktan azalır. Kirloş ve Mazlum gitti, eğer yeni bir dost bekliyorsa kapıyı, artan yemekler ona saklanır. Sabun Evi’nde her şey sevgiyle, buz gibi (tertemiz) ve zebil olmasına izin vermeden yapılır. Emine Teyze’nin içeriye güneş girmesin, sabunlar erimesin, terlemesin diye diktiği perdeler aralanır. Önde zeytin ağaçları, arkasında termik santralin bacası… Sabun Evi’nin penceresi, köyün hikayesine açılır. İşte bu yüzden Yırca köyünde sabun üretmek, direnmenin öbür adıdır.

yırca sa

(Yeşil Gazete)

https://yesilgazete.org/blog/2015/12/12/yircali-kadinlar-termik-santrale-sabun-ureterek-meydan-okuyor/

Foklar bizi terk etmeden…

Standard

Nesli tükenmekte olan Akdeniz foklarını kıyılarımızda bekleyen tehlikelere dikkat çekmek için Nisan ayında Çanakkale’de yapılan Kuzey Ege ve Marmara Denizi’nde Akdeniz Fokunun Güncel Durumu ve Tehditler Çalıştayı‘nın Karabiga kıyılarındaki saha çalışmasında fokların yaşam alanlarına yerleştirilen fotokapandan ilk görüntüler geldi.  İncelenen video ve kamera kayıtlarında, dişi bir bireyin mağarayı aktif olarak kullandığı tespit edildi. Akdeniz foklarının yaşaması ve çoğalması için elverişli mağaraların yer aldığı, öte yandan türün yok sayılarak  neredeyse her koyda bir termik santralin planlandığı Çanakkale’nin Biga ilçesine bağlı Karabiga kıyılarında, fokların varlığı bu çalışmayla bir kez daha kanıtlandı.

fok

Çalışmayı yürüten ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü akademisyenleri için yeni görüntülerdeki Akdeniz foku hiç yabancı değil. Akdeniz fokunun Marmara Denizi’ndeki yaşamının izlenmesi için başlatılan ve türün izlerine Karabiga kıyılarında rastlanılan farklı araştırmalarda, 8-10 bireyin bölgede yaşadığı kayıtlara geçmişti. O zaman henüz bir buçuk metre uzunluğunda ve bir yaşına basmamış yavru bir birey olarak izlenen fok büyüdü, Marmara Denizi’nin Karabiga sularında yaşamaya devam ediyor. Üstelik üzerinde çiftleşme izleri var ki bu da fokun hamile olabileceği anlamına geliyor. Eğer tahminler doğruysa, Ağustos – Eylül aylarında Karabiga’nın yeni bir yavru foku olacak. Denizde bu yüz güldürücü gelişme yaşanırken, bir yandan inşaatı devam eden ve planlanan yeni termik santral projeleri tüm canlıların sağlığı ve geleceği için endişe yaratıyor. Bölgede çalışan bilim insanları, termik santrallerden vazgeçilmezse, Karabiga’da doğup büyüyen bu dişi bireyin yavrusuyla birlikte bir gün Karabiga’yı ve Marmara Denizi’ni terk edeceğini söylüyor.

Fokları kimse görmüyor

Dünyada 600 civarında kaldığı tahmin edilen ve nesli tükenme tehlikesi altındaki türlerin kırmızı listesinde olan Akdeniz fokları için Karabiga’daki tehdit her geçen gün büyüyor. Akdeniz foklarının bölgedeki varlığını gösteren fok simgesinin, Balıkesir-Çanakkale 1/100 bin Ölçekli Çevre Düzeni Planı haritasından çıkarılması, Karabiga’nın el değmemiş kıyılarının, koylarının termik santral cehennemine dönmesinin önündeki bir engel daha kaldırdı. Öyle ki, altı kilometrelik hatta dört termik santral planlanıyor.  Bilimsel araştırmaların Karabiga’nın Akdeniz foklarının yaşam alanı olduğunu göstermesine, kamu kuruluşlarının itirazlarına ve balıkçıların tanıklıklarına rağmen ÇED raporunda “Proje sahası ve çevresinde Bern Sözleşmesi gereği koruma altına alınmış alan bulunmamaktadır.” diyen Alarko ve Cengiz İnşaat ortaklığındaki Cengiz Elektrik AŞ’nin termik santral inşaatı hızla sürüyor. 1320 Megawatt kurulu gücündeki ithal kömüre dayalı Cenal Termik  Santrali’nin fok mağaralarının hemen yanında inşa ettiği liman tamamlanmak üzereyken karaya da termik santral bacası yerleştirildi. Bölgede çekilen son fotoğraflar, Parion Antik Kentinin, mavi bayraklı plajın  ve yerleşim yerlerinin hemen yanında devam eden inşaatın çevreyi nasıl yok ettiğini gözler önüne seriyor.

cenal-son

“Termik santralden vazgeçmeli”
Akdeniz foklarının Karabiga’daki varlığının ispatlanmasında ve onların yaşamının devam edebilmesi ve termik santral inşaatından vazgeçilmesi için hukuki sürecin başlamasında önemli çalışmaları olan Dr. Özgür Emek İnanmaz, fok çalıştayıyla ve bir mağaraya fotokapan yerleştirilmesiyle başlayan sürecin sıradaki aşamasının, Kapıdağ yarımadası, adalar ve Karabiga’nın kuzey kıyılarına kadar olan tüm bölgedeki mağaraların benzer şekilde izlenmesi, Marmara’daki Akdeniz Foku sayısının net olarak belirlenmesi ve popülasyonun takibi olduğunu söyledi ve uyardı:  “Marmara denizinin Karabiga kıyılarını ve ekosistemi talan eden termik santrallere rağmen orada yaşamaya çalışan fokları yakın takipteyiz. Fotokapandan elde ettiğimiz görüntülerin 18 günlük kısmını incelediğimizde dişi Akdeniz fokunun 23 kez mağaraya giriş çıkış yaptığını tespit ettik. Fok mağarayı aktif olarak kullanıyor ve eğer yavrusu olursa orada doğuracak ve yaşamaya devam edecekler. Tabii termik santral yüzünden bir gün terk edene dek. Limanın inşaat aşamasında denize kazıkların çakılmasından, ses kirliliğine, termik santralin faaliyete geçmesi, soğutma suyunun denize deşarj edilmesi halinde ortaya çıkacak sonuçlara kadar her şey foklar için tehdit oluşturuyor. Bölgede karada da denizde de biyolojik çeşitlilik çok zengin. Üstelik Akdeniz foklarının varlığı, bir bölgedeki ekosistemin düzgün çalıştığının göstergesidir. Yani Akdeniz foklarını korumak, Marmara Denizi’ni ve Akdeniz’i de korumak demek. Karabiga kıyıları Marmara Denizi’nin el değmemiş tek bölgesi. Bu bölgedeki termik santral projelerinden vazgeçilmeli, santral yapılması illa da zorunluysa ihtiyacı olan bir yere yapılmalı ve bunu yaparken de çevreye en az zararlı teknolojilere yönelmeli. Fokların yaşamak için başka şansı yok.”

KARABİGA’DA AKDENİZ FOKLARINA YAKIN TAKİP

Standard

Nesli tükenmekte olan Akdeniz foklarını kıyılarımızda bekleyen tehlikelere dikkat çekmek için, 14-15 Nisan tarihlerinde Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesinde Kuzey Ege ve Marmara Denizi’nde Akdeniz Fokunun Güncel Durumu ve Tehditler Çalıştayı yapıldı. ODTÜ,  İstanbul Üniversitesi ve Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’nde Akdeniz foku üzerine araştırma yapan bilim insanlarının hazırladığı sonuç raporuna göre alarmın rengi kırmızı. Çanakkale’nin Biga ilçesindeki Karabiga kıyılarında planlanan termik santrallerden geri adım atılmaz, fokların yaşam alanları koruma altına alınmazsa,  Marmara Denizi’nde yaşayan son foklar da yok olacak.

Dünyada 600 civarında kaldığı tahmin edilen Akdeniz fokları, simge tür olarak kabul ediliyor. Yani Akdeniz foklarının varlığı, o bölgedeki ekosistemin düzgün çalıştığını gösteriyor. Dolayısıyla Akdeniz foklarını korumak, Marmara Denizi’ni ve Akdeniz’i de korumak anlamına geliyor. Akdeniz foklarının yaşam alanlarındaki en büyük tehdit, termik santraller. Türün yaşaması ve çoğalması için çok sayıda elverişli mağaranın yer aldığı Çanakkale’nin Karabiga’dan Aksaz’a kadar olan kıyı şeridinde 7 adet termik santral yapılması planlanıyor. Bilim insanları, Karabiga kıyılarının Marmara’nın el değmemiş son deniz alanı olduğunu ve bir an evvel harekete geçilmezse, fokların izini kaybettireceğini savunuyor.

fok akşam

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Deniz Bilimleri ve Teknoloji Fakültesi ev sahipliğinde, ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü işbirliği ile gerçekleşen çalıştayda, Ege ve Güney Marmara kıyılarında sayıları gittikçe azalan tür için yapılması gerekenler masaya yatırıldı. Türkiye’de Akdeniz foku araştırmalarının, türün yok olma sebeplerinin, insan faaliyetleri, balıkçılık ve termik santrallerin foklar ve yaşam alanları üzerindeki etkilerinin ortaya konduğu buluşmada, fokların korunmasına yönelik acilen Tür Eylem Planı hazırlanması gerektiği sonucuna varıldı.

Fok mağaralarına fotokapan

Son yıllarda yapılan araştırmalar, Karabiga kıyılarında Akdeniz foklarının varlığını kanıtlamıştı. Bilim insanlarının ve ilgili kamu kuruluşlarının bölgenin Akdeniz foku yaşam alanı olduğunu bildirmesine rağmen, Akdeniz foklarının bölgedeki varlığını gösteren simge, Balıkesir-Çanakkale 1/100 bin Ölçekli Çevre Düzeni Planı haritasından çıkarıldı. Karabiga’da termik santral ve liman inşaatına hızla devam eden Cenal Elektrik şirketi de ÇED raporlarında Akdeniz foklarını yok saydı. Fok çalıştayının ikinci ayağında, Karabiga kıyılarında saha çalışması yapıldı ve kağıt üzerinde görmezden gelinen Akdeniz foklarının yaşam alanlarına fotokapan cihazı yerleştirildi.

fok deniz

Biri yavru, en az dört bireyin Karabiga sularında yaşadığını tahmin eden ODTÜ’lü akademisyenler, fokları yakından izlemek için fotokapan yerleştirdikleri mağarada, taze bir fok izine rastladı. Doç. Dr. Ali Cemal Gücü, çalıştayın anlamını ve saha çalışmasından edindikleri izlenimleri anlattı:

Cihaz yerleştirdiğimiz mağara fokların yaşaması için çok uygun. Yakın zamanda da kullanılmış. Bir sürü termik santral yapılacağını duyduk. Bu şartlarda fokların burada yaşaması mümkün değil. Termik santral yapılırsa, muhtemelen bir dahaki gelişimizde hiçbiri kalmayacak. Karabiga tam bir kontrast. Bir taraf cennet gibiyken bir taraf cehenneme dönüştürülüyor. Bu bölge muhakkak korunmalı. Yakın zamana kadar Marmara Denizi’nde fok olduğunu bilmiyorduk. Son çalışmalar burada fok olduğunu, dahası yavru olduğunu gösterdi. Bu çok önemli. Demek ki burada yaşayan bir koloni var. Bu çalıştayı yapmamızın sebebi de bu koloninin üzerindeki büyük risklere dikkat çekmek. Bırakın buraya termik santral yapmayı, bu güzel yarımadanın ekolojik olarak hassas alanlar içinde ele alınması gerekiyor. Türkiye’nin uluslararası sözleşmelere imza koyarak türü korumaya söz verdiği de düşünülecek olursa Orman ve Su İşleri Bakanlığı Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü, bilim adamlarına en kısa zamanda Karabiga için tür eylem planı hazırlatmalı. Çalıştayın birinci mesajı bu. İkincisiyse, kamuoyunun dikkatini çekmek istiyoruz. Fokların Karabiga’yı terk etmesine yol açan etkenler, bölgedeki balıkçılık, hayvancılık, organik tarım gibi uğraşların da yapılamaz hale gelmesine de neden olacak. İnsanların yaşam alanları gibi geçim kaynakları da ellerinden alınacak. Fok bu aşamada hepsinin simgesi. Fokun gitmesi, yok olması demek, geleceğin yok olması demek.

cenal

“Karabiga, Yeşilovacık’a çok benziyor.”

ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü’nün Mersin Yeşilovacık’da Akdeniz foku araştırmaları yaptığı bölgeyle Karabiga’daki fok mağaralarını Dr. Meltem Ok karşılaştırdı:

Fotokapan yerleştirdiğimiz mağara çok büyük ve güzel, burada iki üç fok yaşayabilir. Cihazı, fokun yattığı yerde bıraktığı izin üzerine kurduk, heyecanla bekliyoruz. Bu bölge Akdeniz foklarının yaşaması için çok elverişli. Kara ve su altı girişli çok sayıda mağara var. Bu  kıyılar, özel çevre koruma alanı olabilecek kadar kıymetli. İskele yapımını görmek bizi üzdü. Mersin Yeşilovacık’da da buna benzer bir termik santral inşaatı var. O bölgede de çok kıymetli bir Akdeniz foku üreme mağarası var. Mücadele ettik ama bizi dinlemediler, sonuç alamadık. Limanı kurdular. Oradaki mağarayı dört senedir izliyoruz, inşaat faaliyetleri başladıktan sonra fokun mağarayı kullanmasında ciddi düşüşler gözledik. Ayrıca mağaralardan birinde doğan yavru aşırı zayıf bir halde ölü bulundu. Bundan sonraki süreçte mağaranın tamamen terk edileceğini düşünüyoruz. Termik santrallerin, fabrikaların soğutma suyunu denizden almaları bizi endişelendiriyor. Su sıcaklığının yarım derece artması bile tüm dengeyi bozmaya yeter.

karabatak

Çalıştayın düzenleyicilerinden Deniz biyoloğu Dr. Özgür Emek İnanmaz, fok mağaralarının çok yakınında termik santral, dolgu ve liman inşaatının devam ettiği Karabiga’daki son durumu anlattı:

Limanın inşaat aşamasında denize kazıkların çakılmasından, ses kirliliğine, termik santralin faaliyete geçmesi halinde ortaya çıkacak sonuçlara kadar her şey foklar için tehdit oluşturuyor. Liman işlek hale gelince karada ve denizde büyük bir trafik olacak. Kömür atıkları, santralin kirleteceği hava… Karada da denizde de biyolojik çeşitlilik çok zengin. Foklar da caretta carettalar da olumsuz yönde etkilenecek.  Karabiga kıyıları Marmara Denizi’nin el değmemiş tek bölgesi. Umarız doğa kazanır, tarih kazanır. Fokların yaşaması için başka alternatif yok.

fok mağara 2

Foklar için Tür Eylem Planı

Fok mağarasına yerleştirilen cihazdan gelecek sonuçlar, devam eden termik santral inşaatının Karabiga’da yaşayan Akdeniz foklarını ‘şimdilik’ nasıl etkilediğini belgeleyecek. Fok çalıştayından çıkan sonuçlara göre bundan sonra izlenecek adımlara gelince,

Türün kullanımına uygun kıyı mağaralarının envanteri çıkarılacak, bölgeyi kullanan Akdeniz Foku popülasyon büyüklüğü ve demografik yapısı tespit edilecek. Bu bilgiler ışında türün maruz kaldığı ve kalacağı riskler ortaya konulacak. Bu çalışma, Çanakkale Kemer – Kapıdağı arası, Mola Adaları ve Gökçeada’yı kapsayacak. Bölge halkının Akdeniz foklarının varlığından ve öneminden haberdar edilmesi için üniversite ve sivil toplum örgütleriyle işbirliği halinde çalışılacak.

karabiga saha çalışması

Çalıştay sonrası Karabiga’da saha çalışmasında biraradayız. Soldan sağa Ayşe Çınar Küçüksöylemez, Ünsal Önder, Dr. Özgür Emek İnanmaz, Dr. Serdar Sakınan, Dr. Meltem Ok, Doç. D. Ali Cemal Gücü ve ben 🙂

8 – 9 – 10 Mayıs’ta Kazdağları’nda Buluşalım

Standard

     Bundan yüzlerce yıl önce, dünyanın ilk güzellik yarışması Kaz Dağları’nda yapılır. Mitolojiye göre, Tanrı Zeus; Athena, Hera ve Afrodit arasından en güzel Tanrıçayı seçmesi için Paris’i görevlendirir. Paris, Afrodit’i seçer; altın elmayı ona verir. Yıllar geçer, elma artık sadece güzelliğin değil; artık o bölgenin de simgesidir. Geçmişi gibi zengin endemik bitki türleri, biyolojik çeşitliliği, eşi benzeri olmayan renkleri, havası, bereketli suları, güneşin yansımasıyla başlayan ışık oyunlarıyla masalları andıran Kaz Dağları; sadece Türkiye’nin değil dünyanın da en önemli miraslarından biridir.

    Günün birinde, Homeros’un bin pınarlı İda’sının yüzlerce yıllık hikayeler saklayan bereketli topraklarında, doğanın mucizevi şifasına tanık dağlarında siyanürle altın aramak isteyen madenci şirketler çıkagelir. Köylüler ne sularını, ne topraklarını ne de elma ağaçlarını vermeye niyetlidir. 7’den 70’e bütün köy halkı, altın şirketlerinin karşısına dikilir. Masal bu ya; “Bir varmış, bir yokmuş” diye başlarken, bir gün gerçekten “yok olmasın” diye, Kaz Dağları’nın anlattıklarına kulak vermek gerekir. Ne de olsa İda’nın bin pınarı tılsımlı; elması altından değerlidir.

unnamed

          Mitolojide ilk güzellik yarışmasının yapıldığı yer olarak geçen Çanakkale’nin Bayramiç İlçesi, Evciler Köyüne 5 km mesafedeki Ayazma; güzelliğinde bu kez yaşam savunucularını bir araya getiriyor. 2. Kaz Dağları Buluşması için geri sayım başladı. İlki hafızalarda oldukça renkli görüntüler, çevre sorunlarına ve mücadelesine dair önemli bilgiler, Kaz Dağları’nın altından daha değerli olduğuna vurgu yapan mesajlar bırakan buluşmanın ikincisi; 8 – 9 – 10 Mayıs’ta Ayazma’da. Kaz Dağları’na has göknarları, baharın gelişini müjdeleyen coşkun suları, şehir telaşından, gürültüden uzak temiz havası ve mitolojiden günümüze taşıdığı masallarıyla Ayazma; şimdi yeniden keşfedilmeyi bekliyor doğa tutkunlarınca. Her neredeysen 8 Mayıs’ta Ayazma’ya doğru düş yola; doğanın elinden tutup korumaya, onunla arkadaş olmaya… Duyuyor musun? Seni çağırıyor İda ! Kalbini ve heyecanını al, gel çadırınla…

20140426_194443

                                                                                (Fotoğraf: Aykan Özener)

İda ateşini birlikte yakıyoruz

     Çanakkale Çevre Platformu’nun organize ettiği büyük buluşmaya Türkiye’nin dört bir yanından ve yurt dışından çevre için mücadele eden gruplar, doğa dostları katılacak. Yüzlerce yaşam gönüllüsü, siyanürlü altıncılığa ve her türlü doğa talanına karşı Kaz Dağları’nın gür sesi olacak. 8-9-10 Mayıs 2. Kaz Dağları Buluşması’nda kamp ateşi sabaha kadar yanacak. Ateşin etrafında toplananlar, Kaz Dağları Buluşması’nın gönüllü, heyecanlı, paylaşımcı, maceraperest, doğadan ve yaşamdan yana ruhuyla yeni bir masal yazacak. İda’nın baş döndüren güzelliğinin ortasında, büyük forumda herkes geldiği yerdeki çevre sorunlarını ve verilen mücadeleyi anlatacak. Kaz Dağları’nın bin pınarından bu kez dostluklar ve doğadan, yaşamdan yana bir dil doğacak. Kamp boyunca İda sofraları kurulacak, Kaz Dağları’nın mucizeleriyle birlikte yiyecekler ve kamp işleri de paylaşılacak. Kaz Dağları’nın göknarlarına, bin pınarına, meşe, kestane ağaçlarına doğru yürüyüşler, tırmanışlar yapılacak. Kaz Dağları buluşanları üç gün boyunca doğanın uyumunda, onun kadim bilgisini arayacak. Her mevsim bir başka masal diyarına dönüşen İda; kulağını kalbine dayayanlara sırlarını fısıldayacak.

20140426_200509

                                                                            (Fotoğraf: Aykan Özener)

  Kazdağları Buluşması’na Çanakkale’deki doğa talanına, köylerinde yapılmak istenen altın madenciliğine, termik santrallere, kirli sanayilere, HES’lere direnerek büyük bir dayanışma başlatan köyler de katılacak. Şirketlere geçit vermeyen köylüler; yüzlerce yıllık geçmişlerine ekledikleri direniş hikayelerini anlatacak. Kamp alanında eğlencenin dozu da yüksek olacak. Her türlü yaratıcı fikre açık programda atölyeler, masallar, tohum takas şenliği, müziğin doğaya uyumlu halleri ve daha pek çok sürpriz var. Etkinlikler büyük buluşmanın günü yaklaştıkça http://www.kazdaglaribulusmasi.com ve http://www.facebook.com/kazdaglaribulusmasi  adreslerinde duyurulacak.

Köylülerle kalp kalbe 

      Kaz Dağları Buluşmasıyla bütünleşen Evciler Sokak Şenlikleri; geçen yıl olduğu gibi kampın son günü Evciler köy meydanında yapılacak. Altın madeni şirketlerine karşı büyük bir dayanışma halinde olan köy halkı; Kaz Dağları’nın kollarından kalkıp Evciler’e varan misafirlerini ağırlayacak. Köylülerin el emeği, göz nuru doğal ürünleri, cömert ilkbaharın taze meyveleri, Evciler köyünün altından değerli elmaları tezgahlarda satışa çıkacak. İzmir’in Urla ilçesinin Bademler köyünün köy tiyatrosu için meydanda bir sahne kurulacak. Altın madencilerine geçit vermemeye kararlı Evciler Köyü kadınları; Kaz Dağları’nda hiç kimsenin altının adını dahi anamayacağını, en önemli geçim kaynakları olan elma üreticiliğinden ve dünya mirası geçmişlerinden asla vazgeçmeyeceklerini bir kez daha yüksek sesle haykıracak. Kaz Dağları’nda altına izin vermeyecekler ama, 2. Kaz Dağları Buluşması’nın adı, geleceğe altın harflerle kazınacak.

8-9-10 Mayıs’ta Kaz Dağları’ndayız

     Eğer sen de “oradaydım” demek istiyorsan; İda’nın kamp ateşinde ısınmak, İda sofrasında oturmak, yıldızların altında uyumak, doğaya karışmak, kendinle bağ kurmak, başka bir dünyanın mümkün olduğuna senin gibi inanan insanlarla tanışmak, doğa talanına izin vermeyeceğini herkesle birlikte anlatmak, soruları yaşamdan yana yanıtlamak, ağaçların bilge gövdesine dokunmak, doğaya ait olduğunu hatırlamak ve fısıldadığı masallarda saklı sırra varmak istiyorsan; sadece çadırını, yanında kalbini ve heyecanını al, gel. Kaz Dağları seni çağırıyor. Sen yoksan, masal bir eksik başlıyor.

çadırını al gel

HEM DENİZDE, HEM KARADA TERMİĞE DİRENİYOR KARABİGA

Standard

Karabiga’da termik santral kurmak isteyen, yargının yürütmeyi durdurma kararına ve halkın karşı çıkmasına rağmen
dörde böldüğü projeden, dört ayrı ÇED süreci yürüterek vazgeçmeyen Cenal Elektrik AŞ; bu kez Akdeniz foklarını
ve deniz kaplumbağalarını görmezden geldi. Hazırlanan son ÇED raporunda; ODTÜ’lü bilim insanlarının Karabiga
kıyılarında  yaşadığını ve ürediğini tespit ettiği, nesli tükenme tehlikesi altındaki Akdeniz fokları ve caretta carettalara
rağmen, “Proje sahası ve çevresinde Bern Sözleşmesi gereği koruma altına alınmış alan bulunmamaktadır.” denildi.

10731047_10203813107983208_8547946470663253718_n

Daha önce iki kez iptal edilen ÇED olumlu kararlarının ardından üçüncüsü hazırlanan ÇED raporunun İnceleme ve
Değerlendirme sürecinde; Orman ve Su İşleri Bakanlığına bağlı Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü; termik
santralin Akdeniz foklarının yaşam alanı olan deniz mağaralarına yakın olduğundan bahsedilmediği gerekçesiyle rapora
itiraz etti. Değerlendirmesini Çevre ve Şehircilik Bakanlığına da ileten kurum; termik santrali soğutmada kullanılacak ve
ısınmış halde geri bırakılacak suyun, deniz yaşamını ve akdeniz foklarını olumsuz etkileyeceğini ve bu durumun raporda
yer alması gerektiğini belirtti. Bu uyarıya rağmen yaşam alanı termik santral tehlikesine giren foklar için yeni bir düzenleme yapılmayan rapora, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ÇED olumlu kararı verdi.

10749098_10152846817861585_462762784_n

Çanakkale Çevre Platformu; Cengiz Holding ve Alarko ortaklığındaki Cenal Elektrik AŞ’nin raporda gizlediği Akdeniz
fokları ve kaplumbağalar için Çanakkale’nin Biga ilçesindeki Karabiga kıyılarına gitti. İnceleme gezisine katılanlar fok
ve caretta caretta göremedi ancak yaşam alanları olan deniz mağaralarının hemen yanında, denizin doldurularak termik
santral inşaatının devam ettiğini ve bölgede planlanan çok sayıda yeni termik santrallerle de birlikte doğanın, insanların
ve deniz canlılarının nasıl bir tehdit altında olduğunu gözlemledi.

1511249_10152850499586585_6445380820165508831_n

Termik santral inşaatının yürütmeyi durdurma kararlarına rağmen devam etmesinin hukuksuz olduğunu ifade eden
Platform üyeleri; yerleşim alanına çok yakın olan santralin bacasından havaya karışacak gazların insan sağlığına ve
ekosisteme vereceği zararlara dikkat çekti. Bölgede akdeniz foku ve deniz kaplumbağası yaşadığını belgeleyen ODTÜ’ye
teşekkür edilirken; Çanakkale 18 Mart Üniversitesi, Karabiga’daki Akdeniz foku ve caretta caretta popülasyonunu tespit
etmek üzere göreve çağırıldı.

10300321_10204424249979781_7123431532250055204_n

Çanakkale Çevre Platformu, Çanakkale Dayanışması ve mahalle meclislerinden oluşan yaklaşık 60 kişilik grup; Lapseki –
Karabiga hattındaki mevcut ve planlanan termik santrallerin etki alanlarına yaptıkları inceleme gezisine, Lapseki’nin
Alpagutlu Köyü’nden başladı. Çanakkale Çevre Platformu Eski Dönem Sözcüsü Hicri Nalbant; burada yapılmak istenen
ancak yerel seçim arifesinde askıya alınan 1320 megawatt gücünde termik santral projesinin hayata geçmesi halinde
tarım arazilerinin büyük zarar göreceğini kaydetti.

10672355_10203813073142337_4959323417998866758_n

Çanakkale’nin en bakir koylarından Lapseki Kirazlıdere’de, Filiz Kirazlıdere Elektrik Üretim A.Ş. tarafından iki ünite
halinde  yapılması planlanan toplam 1200 megawatt gücündeki Kirazlıdere -1 ve Kirazlıdere – 2 termik santralleriyle
ilgili süreç  hakkında da bilgi veren Hicri Nalbant; açılan davalara yürütmeyi durdurma kararı verildiğini, iptal kararı
çıkana kadar mücadelenin devam edeceğini söyledi.

10645300_10152850498836585_2706664962412525811_n

Bölgedeki mevcut ve planlanan yeni termik santrallerin hayata geçmesi halinde kuş uçuşu 30 km mesafede 4 termik santralin yer alacağı Kirazlıdere, Bekirli, Kemer, Değirmencik, Aksaz köyleri ile Şahmelek koyu, Karabiga burnu kıyı hattı boyunca  ilerleyen grup; Akdeniz foklarının yaşam alanı olan deniz mağaralarını da karadan ve tekneyle denizden izledi.

10410417_10203813099983008_2287777097606980113_n

ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsünden bilim insanları; termik santralin ÇED raporunda yer verilmeyen Akdeniz foklarının
Karabiga’daki deniz mağaralarında yaşadığını; Nisan – Haziran ayları arasında yaptıkları araştırmalarda keşfetti.
Akdeniz foklarının Karabiga’da yaşadığına dair bulgulara, hakemli Zoology In The Middle East dergisinde de yer verildi.
Karabiga sularının Akdeniz foku için çok önemli bir yaşam alanı olduğuna dikkat çeken makalede; “Bölgede yapımı planlanan kömüre dayalı termik santral, fokların Marmara Denizindeki son sığınağını yok ederek türün yok olmasına yol açabilecek ciddi bir risk oluşturmaktadır.” denildi. Araştırmacıların yanı sıra balıkçılar ve dalgıçlar tarafından da görüntülenen 3 metre boyundaki  dişi fokla bir buçuk metre boyundaki yavru fok; türün erişkinliğe ulaşmadan doğduğu bölgeyi terk etmediği bilindiğinden,  Karabiga’da dünyaya gelmiş olabilecekleri ihtimalini de güçlendirdi.1533915_10203813101823054_189836186789706484_n

Çanakkale Tabip Odası Genel Sekreteri Dr. İlhan Pirinçciler; “Kemerde Parion, Karabiga’da Priapos antik kentinin üzerinde termik santral kuranlara, Karabiga’da koyları doldurup dolgu alanlarıyla, limanlarla kıyıları talan edenlere, Yırca’da zeytin ağaçlarını kesenlere karşı yaşam savunucularıyız. Bugün fokları göremedik ama biliyoruz  foklar orada. ODTÜ’lü bilim insanlarına çok teşekkür ediyoruz. Fok ve caretta carettaları yavrularıyla birlikte gözlediler. Karabiga sularında yaşadıklarını, çoğaldıklarını, deniz mağaralarında büyüdüklerini, buranın yaşam alanları olduğunu belgelediler. Cenal Enerji; burada öyle bir yaşam alanı yoktur, dedi. Biz şimdi  ÇED raporuna yine itiraz ettiğimizde, ODTÜ’lü bilim  insanlarının tespitlerini de önlerine koyacağız. Cenal Elektrik burada rahat edemeyecek. Buralara meyve bahçeleri, hayvan çiftlikleri kurarak termik santrallerin zararsız olduğunu belgeleyemezler.  İnsanların yoksulluğu, işsizliği üzerinden Karabiga ve Çanakkale halkını böyle zararlı emisyonlara mahkum edemezler Çanakkale’deki bilim insanlarından da buradaki fok ve kaplumbağa popülasyonunu tespit etmelerini rica ediyoruz. Bu, Çanakkale 18 Mart Üniversitesi’nin sorumluluğudur.” dedi.

1546270_10152850500571585_3432921054168740085_n

Çanakkale Çevre Platformu Eski Dönem Sözcüsü Hicri Nalbant; “Karabiga’nın merkezine Çanakkale’nin en büyük termik santrali kuruluyor. Karabiga’nın, böyle dünya harikası bir yerin içine ölüm saçan termik santralin kesinlikle kurulmaması lazım. Sadece Karabiga santrali de değil; buradan Lapseki’ye, Çanakkale’ye kadar kurulacak termik santral sayısı o kadar çok ki…Tüm  termik santraller için davalar açtık. Tümünde yürürlüğü durdurma, çoğunda iptal kararları aldık. Cenal Enerjiyle bu kaçıncı iptal kararımız, bilmiyorum. Bundan sonra da sonuna kadar direneceğiz. Bu santralleri buraya kurdurmayacağız. Karabiga halkına  ve Karabiga Temiz Doğa Derneğine mücadeleleri için teşekkür ediyoruz. Bir aradayız, bu mücadele sonuna dek sürecek” dedi.

10421282_10203813103583098_7330740557279884994_n

Hicri Nalbant; Karabiga Belediye Başkanının Karabiga’da termik santral kurulması için çaba gösterdiğini iddia ederek bir
an evvel halkın yanında yer almasını istediklerini belirtti;
“Karabiga halkı bu santralin buraya yapılmaması için direnirken santral buraya kurulsun diye çaba gösterenler de var.
Çaba gösterenlerden birisi de Karabiga Belediye Başkanı Muzaffer Karataş. Karabiga belediyesinin bir an evvel bu tavrından vazgeçmesini ve halkın yanında olmasını diliyorum. Santrallerin bacalarından çıkan zehirli gazlar havadaki su ve nemle birleşerek asit yağmurları olarak bu bölgenin üzerine yağıyor. Bunun kabul edilebilir hiçbir yanı yok. Ayrıca termik santral Priapos Antik Kentinin içine ve Akdeniz foklarının yaşam alanına kuruluyor. Sıkıntı büyük, herkesin aklını başına alması lazım.”
dedi.

10799729_10152846816951585_99950628_n

Cenal Elektrik AŞ’nin Karabiga’da kurmak istediği termik santral için ilk yürütmeyi durdurma kararı 2013’de verildi. Bunun üzerine şirket ÇED yönetmeliğinin; entegre projelerde tüm üniteleri kapsayan tek bir ÇED Raporu hazırlanması yükümlülüğünü içeren 25. maddesine aykırı olmasına rağmen projeye 4 ayrı ÇED raporu hazırladı. “Cenal Enerji Santrali ve Derin Deniz Deşarjı Projesi”, “Cenal Atık Depolama Sahası”, “Cenal Yeni Dolgu Alanı” ve “Cenal Enerji Santrali Deniz Yapıları” olarak hazırlanan ÇED raporları, her biri ayrı bir projeymiş gibi Çevre ve Şehircilik Bakanlığına sunuldu. Çanakkale İdare Mahkemesi, bakanlığın ÇED olumlu kararı verdiği iki proje için yürütmeyi durdurma kararı verdi, bir projenin de ÇED yönetmeliğine aykırı olduğunu bildirdi. Öte yandan verilen yürütmeyi durdurma kararlarına rağmen çalışmalarına devam eden şirketin termik santral inşaatı, 27 Haziran’da mühürlenmişti. Cengiz İnşaat ve Alarko ortaklığındaki Cenal Elektrik AŞ’nin tüm bu gelişmelerin ardından hazırladığı “Cenal Enerji Santrali, İskelesi, Atık Depolama Sahası ve Derin Deniz Deşarjı Projesi” başlıklı son ÇED raporu için olumlu kararı verildi.

10384524_1536540326594326_8540367558125360589_n

Yırca Halkı Yalnız Değildir

Standard

Soma’nın Yırca Köyünde 29 Ekim Cumhuriyet Bayramıyla ‘hasat bayramı’ birlikte kutlandı. Yaklaşık bir buçuk aydır dikenli  tellerle çevrili zeytinliklerine giremeyen köylüler, yılın ilk hasadını; zeytin ağaçları için sürdürdükleri direnişe destek olmak için köye gelenlerle birlikte yaptı. Resmi tatil olmasını fırsat bilerek bir gün öncesinden yola çıkıp zeytin nöbetine katılan gruplar arasında Çanakale de vardı. Çanakkale Çevre Platformu, Çanakkale Dayanışması, Kazdağı Doğal ve  Kültürel Varlıkları Koruma Derneği’nden oluşan grubun bir kısmı köylülerle birlikte nöbet sahasında sabahladı, bir kısmı evlere dağıldı. Direniş ateşi sabaha kadar yandı. Dayanışma ziyareti; köylerinde yapılmak istenen termik santral yüzünden
bine yakını kesilen zeytin ağaçlarını şirketten korumaya çalışan Yırca halkının mücadelesine güç kattı.

10744563_10152823782661585_161652786_n

Bakanlar kurulu kararıyla bir gecede acele kamulaştırılan zeyinliklerinde Kolin A.Ş tarafından Manisa’nın 3. termik santrali kurulmak istenen, karara yürütmeyi durdurma davası açmalarına rağmen hukuki süreç tamamlanmadan şirket tarafından zeytin ağaçları kesilen köylülerin kalan ağaçları için başlattığı zeytin nöbeti, o gece oldukça kalabalık geçti. Köye ikinci kez gelen Çanakkale’nin yanı sıra Greenpeace ve Kuzey Ormanları Savunması üyeleri, İzmir ve Manisa’nın ilçelerinden öğrenci kolektifleri, sivil toplum kuruluşları, çevre aktivistleri de Yırca’yla dayanışmaya geldi. Zeytin ağaçlarının aynı ateşin etrafında buluşturduğu farklı gruplar, Yırca halkı yalnız değildir mesajı verdi.

10733572_10152827340571585_1415460365155471681_o
Çevre mücadelesi örgütlerinin kendi bölgelerindeki çevre sorunlarını ve direniş deneyimlerini Yırcalılarla paylaştığı bir forum gerçekleşti. Yırca Muhtarı Mustafa Akın “Sizin desteklerinizle sesimizi bu kadar duyurduk. Bu artık Yırca’nın değil, hepimizin meselesi. Yırca hepimizin.” diyerek nöbete gelenlere teşekkür etti ve desteğe çok ihtiyaç duyduklarını belirterek herkesi Yırca’ya, zeytin nöbeti sahasına davet etti.

10750297_10152827315326585_3817482208951460233_o

Çanakkale Çevre Platformu eski dönem sözcüsü Hicri Nalbant; Kazdağları ve Çanakkale’de termik santral ve altın madenlerine karşı süren mücadeleyi anlattı; platformun Yırca’ya her konuda  yardıma hazır olduğunu söyledi.
Hicri Nalbant; “Bu uzun soluklu bir mücadele. Bu işi çözecek olan sizsiniz ve buradaki zeytin nöbeti. Biz hukuk kurallarına uyarken karşı taraf uymuyorsa direneceğiz. Birlik ve beraberliğinizin, mücadelenizin dışarıdan gelen desteklerle birlikte büyüyerek devam etmesi çok güzel ve çok önemli.” diye konuştu.

Çan’ın Karadağ köyünde Esan Eczacıbaşı AŞ’nin altın madeni aramak için toprakları ve su havzalarında sondaj çalışması yapmak istediği köylülerin hala devam eden direnişlerini ve köyün hikayesini de Mustafa Önder anlatırken Kazdağı Doğal
ve Kültürel Yaşamı Koruma Derneği Başkanı Süheyla Doğan; “Zeytin, Edremit ve çevresinin de hayatı, can damarı, tek
geçim kaynağı. Zeytinlik alanların imara açılmasını öngören yasa tasarısına  2o bine yakın imza toplayarak itiraz ettik.
Bu mücadeleyi hep birlikte kazanacağız.”
dedi.

10471334_10152822772276585_3765181098051595947_o

Zeytin ağaçlarının kıvılcım verdiği ateş gece boyu yandı. Köylülere destek vermek için İzmir’den gelen Öğrenci Kolektifleri
gitar çaldı, çocuklarla birlikte şarkı söyledi. Köylüler ziyaretçilerine çay demledi, kendi zeytinlerinden ikram etti. Nöbetin ilerleyen saatlerinde Praksis müzik grubu geldi. Haziran ayında ‘3-5 ağaç kervanı’yla yola çıkıp çevre mücadelesi verenlere müzikleriyle destek götüren Praksis, şarkılarını bu kez zeytin nöbeti tutanlar için uyarlayıp söyledi. Zeytin nöbetçileri ve Yırcalılar müzikle moral depolarken, şarkılar diğer çevre mücadelelerinin selamını getirdi.

1556379_10152827343161585_2821294387335903000_o

Sabaha kadar ziyaretçilerin nöbetleşe katılımıyla ateşi sönmeyen Zeytin Nöbeti alanı, 29 Ekim sabahı da kalabalıktı. Yırca’nın yanında yer alan sivil toplum örgütleri, pankartlarını ve mesajlarını şirketin zeytin ağaçlarını çevirdiği, hemen ardında termik santralin bacasının yükseldiği dikenli tellerin üzerine astı.

10743653_10152823428236585_1109745192_n

10698642_10152827363761585_3428847118937707540_n

Köylerine çok yakın bir mesafede bulunan termik santralin bacasından çıkan duman yüzünden sağlık sorunları yaşayan,
kül havuzundan savrulanlarla kül soluyan, eskiden tütün yetiştirir tarım yaparken artık sadece zeytinle hayata tutunabilen
400 nüfuslu Yırca köyü, madende çalışmaya mahkum kalmaktan korkuyor. Dedelerinden miras kalan zeytin ağaçlarıyla çocuklarını, torunlarını da doyurmak istiyor.

10271608_10152827358051585_4712271190084192560_n

Yine bir termik santral yapılmak istenmesine, bunun için çocukları gibi sevip baktıkları zeytin ağaçlarının katledilmesine isyan ediyor. Kolin AŞ tarafından bir kısmı 200 yaşında bine yakın ağacı kesilen köylüler, kendilerine destek olmaya gelenleri evlerinde konuk ediyor, ekmeğini paylaşıyor. Zeytinliklerinin dikenli tellerle çevrilmesiyle değişen hayatlarını, dozerlerin önüne nasıl yattıklarını, zeytin ağaçlarına nasıl olup da kıyabildiklerini anlayamadıklarını hiç bıkmadan anlatıyor.

10733708_10152823636736585_437479211_n
29 Ekim sabahı, Muhtar Mustafa Akın’ın öncülüğünde köylüler ve ziyaretçiler zeytinliklere girerek yılın ilk hasadını yaptı. Üzerinde zeytinleriyle kesilen, kurumaya başlayan zeytin ağaçların yanından geçerek hasada başlayan köylüler, uzun zaman sonra zeytinlerine kavuşmanın buruk mutluluğunu yaşadı. Çevrecilerin de yardımıyla bir bayram havasında geçen hasatta kasalar kısa sürede doldu. Köylüler tel örgülerle çevrili zeytin ağaçlarına yaklaşamadıkları için bu sene zeytinlerinin bakımsızlıktan küçük kaldığını savundu.

10632590_10152827352781585_3593175167250836854_n

1979150_10152827323001585_3723165028321520687_o

Hasatın ardından Çanakkale’den Yırca’ya zeytin nöbeti dayanışması adına ortak basın açıklaması yapan Çanakale Tabip Odası Genel Sekreteri Dr. İlhan Piirinçciler;  “Yırca köylülerin yanındayız. Zeytin nöbetinin 42. gününde, 29 Ekim’i, zeytin hasadı bayramı olarak kutluyoruz. Dikili, Bergama, Ayvalık, Manisa, Salihli, Soma, Turgutlu, Çanakkale Dayanışması, Çanakkale Çevre Platformu, Çanakkale emek ve demokrasi güçleri Yırca köyünün yanında. Yırca’nın 500 dönümlük zeytinlik arazisi müşterek alanımızdır. Validebağ Korusu, Gezi Parkı, Kazdağları, Munzur dereleri,  Toroslar nasıl müşterek alanımızsa, Yırca da müşterek alanımızdır. Yırca köylüleri, köylerini ve zeytinliklerini savunmaya devam ediyorlar. Bir haftadır Validebağ’da direnenler, Yırca’ya destek selamlarını iletiyorlar. Bugün Yırca’da direnenler, Validebağ’a destek mesajlarını iletiyorlar. Yaşasın Yırca dayanışması, yaşasın Yırca direnişi.” dedi.

10697268_10152826852056585_887314541527906314_o

Hasat sırasında zeytinlikten aldığı zeytin dalını yanında taşıyan köylü Mehmet Öztürk, elindeki dalı göstererek;  “Sayın vekillere sesleniyorum. Buna derdiniz ki; barış dalı… 6000 barış ağacını kesmeye nasıl gönlünüz el veriyor? diye sordu.

1979682_10204871536134367_7929355440567042846_n

Çanakkale’den Yırca’ya dayanışma için gelenler, nöbeti yeni ziyaretçilere devretmeden önce ; “Diren Yırca diren”,
“Birleşe birleşe kazanacağız.” Yırca halkı yalnız değildir.” sloganları attıı. Yırca’daki zeytin nöbeti, hiç sönmeyen
ateşin etrafında, nöbeti birbirine devrenden çevre savunucularının desteği ve köylülerin umutlu bekleyişiyle devam ediyor.

10749117_10152823447316585_1070920647_n

Çanakkale’den Soma’ya Dayanışma: “Taşeron, insanın değersizleştirildiği bir sistemin ürünüdür.”

Standard

13 Mayıs 2014’de Soma Kömür İşletmeleri A.Ş’ye ait maden ocağında hayatını kaybeden 301 maden işçisini unutturmamak, maden ocaklarındaki çalışma koşullarına ve taşeron sistemin sonuçlarına dikkat çekmek üzere
her ayın 13’ünde adalet ve vicdan nöbeti tutan Çanakkale Dayanışması; facianın beşinci ayında da sokaktaydı.

10733444_10152788708956585_1170842820_n

Her seferinde şehrin farklı bir bölgesinde baret giyerek sessizce gerçekleştirilen eylem, bu kez Kepez’de
“Gezi Merdivenleri” olarak anılan renkli basamaklardaydı. Grup nöbet boyunca faciayı anımsatan görseller taşıdı.

1901554_648434991943239_3128314371765573158_n

Katılımın yoğun olduğu adalet ve vicdan nöbetinin sonunda Çanakkale Dayanışması adına yapılan basın açıklamasında “Taşeronluk insanın değersizleştirildiği bir sistemin ürünüdür.” ifadesi yer alırken; faciada hayatını kaybeden maden işçileri ve değişmeyen çalışma koşullarıyla birlikte; Soma’da yapılmak istenen üçüncü kömürlü termik santral de hatırlatıldı:
“301 işçinin hayatını kaybettiği maden faciasının üzerinden beş ay geçmesine rağmen Soma’da kara günler geçmiyor. Madenlerdeki çalışma koşulları 13 Mayıs öncesinden farklı olmadığı gibi; Soma Holding, denetimler nedeni ile kısıtlı kapasitede çalışan iki madeni daha kapattığını açıkladı. Bu güne kadar işsiz kalan yaklaşık 6 bin maden işçisinin akıbetinin ne olacağı hala bilinmiyor. İşçi sağlığı ve güvenliği için tedbir alınmayan madenlerde, olumsuz ve çok riskli çalışma şartları devam ediyor. Diğer yandan bir gecede çıkarılan acele kamulaştırma kararları ile yeni madenler açmak ve yeni termik santraller kurmak üzere zeytinlikler ve tarım alanları halkın elinden alınıyor. İşçiler işçi sağlığı ve iş güvenliği koşullarının iyileştirilmesini, madenlerde yaşam odaları oluşturulmasını ve taşerona karşı güvenceli çalışma haklarını alarak; madenlerin yeniden kamulaştırılmasını, Türkiye Taşkömürü Kurumu denetiminde çalışmayı istiyorlar. Gericilik insan sağlığına ve işçi sınıfına karşıdır. Tüm gerici mekanizmalar ortadan kaldırılmalıdır. İnsan sağlığı, işçi sınıfının güvenceli çalışması, insanca hizmet ve üretim için tek seçenek kamulaştırmadır. Bu sistem ve bu rejim değişmedikçe yeni Soma’lar ve başka büyük belalar ülkenin ve halkların başından eksilmeyecektir.Bu belalardan halkın örgütlü gücü ile kurtulanacaktır.” denildi.

10672213_10204228710731422_5527308038830249257_n

Basın açıklamasının ardından eyleme semt pazarında devam eden grup; tarım ürünlerini satışa sunan yerel üreticilerle bir araya gelerek kömürlü termik santraller ve kirli sanayiyle tarımsal üretim faaliyetlerinin bitirilip, köyden kente zorunlu göçle insanların maden ocaklarına mecbur bırakıldıklarını vurgulayarak farkındalık yaratmak istediklerini ifade etti. Eyleme katılımın yoğun olduğu gözlenirken, Çanakkale Dayanışması’nın yeni Somalar yaşanmasın diye her ayın 13’ünde adalet ve vicdan nöbetine devam edeceği, işçi sağlığı ve iş güvenliği üzerine bilgilendirici toplantılar da düzenleyeceği öğrenildi.

10687362_10152788696901585_1552103499750641136_o