Tanımıyorduk birbirimizi, ne zeytin nöbetçilerini, ne de destek çağrılarına kulak vererek Yırca’ya gelenleri. Karanlıktı, ne nöbet alanına giden yolu seçebiliyorduk ne de yüzlerimizi. Kolin şirketinin zeytinliği çevirdiği tel örgüler boyunca yürüyerek yanlarına vardığımızda alkışlarla, sloganlarla, sanki bizi bekliyormuş gibi öyle içten karşıladılar bizi. Gri dumanını az ötemizde geceye salan termik santralin ihtişamlı ışıklarına tezat, koyu bir karanlıkta, ateşin başında, yan yana savunacaktık zeytin ağaçlarını, yerine kurulmak istenen termik santrale karşı demek ki… Devraldık zeytin nöbetini.
Farklı şehirlerden, farklı hikayelerden aynı niyetle dokunmaya gelmiştik zeytin ağaçlarının gövdesine. Çanakkale Çevre Platformu, Çanakkale Dayanışması ve Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıları Koruma Derneği’nden yaklaşık 40 kişilik bir grupla oradaydı Çanakkale de. Yırcalılarla birlikte ‘zeytinimi kesme’ demek için köye gelenler; kendi şehirlerinde doğa için verdikleri mücadeleyi anlatıp Yırca’nın zeytin direnişini dinlediler ateşin etrafında kurulan serbest kürsüde. Üşüyenlere çay, acıkanlara köylüler yetişti uğruna mücadele ettikleri ağaçlarının zeytinleriyle.
Vakit ilerledikçe daha yakından tanıdık ölmez ağacın cesur nöbetçilerini; hukuksuzca kesilen zeytin ağaçlarının dallarını kaldırıp Soma Kaymakamlığının önüne gözyaşlarıyla yığan, neden diye soran köylüleri. Fotoğraflarda görünce üzülmüş, öfkelenmiştik iş makinalarının önünde durup kesimi engellemeye çalışırken güvenlik görevlilerinin darp edip yaraladığı yüzlerini, kelepçeli ellerini… Neyse ki geçmişti izleri. Hala anlamaya çalışıyorlardı neden zeytinliklerine giremediklerini, dedelerinin diktiği zeytin ağaçlarına nasıl kıyabildiklerini. Soma’nın kömürlü termik santral ve maden ocağı arasında sıkıştırılıp madene inmeye, duman ve kül solumaya mahkum edilen hayatına umuttu Yırca direnişi; zeytin yeşili…
Nöbete gelenlerin bir kısmı köylülerle sabahladı, bir kısmı da evlerinde, sanki kendi evlerindeymiş gibi ağırlandı. Gün ağırdı, Yırcalılar için tedirgin bir gün daha başladı. Köyün çocuklarıyla Yırca İlkokulunda Cumhuriyet Bayramı kutlanacaktı, ardından da ‘hasat bayramı’. Yırcalılar günler sonra zeytin ağaçlarıyla aralarına çekilen dikenli telleri aşarak, kendilerine ait olan zeytinleri, şirketin izniyle toplayacaktı. Kulağımız bir iş makinası, elektrikli testere sesinde; acaba bir ağaç daha kesiyorlar mıdır endişesiyle ilerlemeye başladık zeytinliğe. Yanımızdan bir kamyon geçse köylüler heyecanlanıp soruyordu; bu şirketin mi yoksa bizimkilerin mi diye, ya yine gelirlerse? Birkaç gün önce kesilen bine yakın zeytin ağacının sessiz ağıdı sinmiş her yere. Üzerinde hasada durmuş zeytinleriyle öylece yatıyorlar yerde…
Akşamdan beri içimize dolan ağır havanın kaynağına da yakınlaşıyoruz zeytinlikte ilerledikçe… Şansınıza bugün rüzgar yok, diyor biri; rüzgar da oldu mu durulacak gibi değil buralar dumandan, külden. Zeytinden başka ürün de yetişmiyor toprağımızda termik santral yüzünden. Nefes almakta bile zorlanıyoruz bazen… Hayatı ve köyü besliyordu termik santralin gölgesinde yetişen zeytinler… Bak bu yağlık, bu limonluk diyerek o gün henüz kesilmemiş ağaçlarına koşuyor kadınlar özlemle. Seviniyorlar görmeyeli daha da büyümüş zeytinleri diye. Tek tek özenle toplayıp kasaları dolduruyoruz birlikte. Yetiştirmesi kadar hasadı da emek ve sabır işi. Oysa sadece 91 TL bir zeytin ağacı kesmenin bedeli.
Hasattan sonra gitme vakti geldi. Termik santrale karşı yaşam hakkını, çocukları için zeytin ağaçlarını savunan, direnişlerine destek olmaya gelenleri gönülden karşılayan güzel, cesur insanlarla birlikte; o köyde bıraktık kalbimizi. Bir gecede acele kamulaştırılan zeytinliklerinde Manisa’nın 3. termik santralini kurmak isteyen Kolin A.Ş, hukuki süreç tamalanmadan, bir sabah 6000 zeytin ağacını kesti. Özel güvenlik görevlileri köylüleri(ni) darp etti. Kıyımdan sadece saatler sonra Danıştay’ın acele kamulaştırma kararının yürütmesini durdurduğu öğrenildi. Yırcalılar buruk bir sevinçle kutladılar zaferlerini… Çocukları gibi büyüttükleri, termik santral dumanının altında emek verdikleri, dedelerinin mirası, çocuklarının geleceği zeytin ağaçları gitmişti. Muhtar Mustafa Akın ” Nasıl boğazınızdan geçecek o zeytinler, o yağı nasıl yiyeceksiniz?” diye sorarken köylülerin gözyaşları ve acısı, yüz binlerin boğazında düğümlendi.
Zeytin nöbeti ağaçlar kesilince bitmedi, aksine büyüdü; zeytinlikleri imara açan zeytin yasa tasarısını ve kömürlü termik santralleri engellemeye, kesilen zeytin ağaçlarının yerine binlercesini dikmeye evrildi. Fidanını alan Yırca’ya, desteğe gitti, ülkenin dört bir yanında köylülere ve ağaçlara yapılanlara tepki gösterildi. Bu dayanışma rüzgardan doğdu Çanakkale Yırca Zeytin Bahçesi…
Yırca’nın zeytin nöbetçileri; Çanakkale Yırca Zeytin Bahçesine köylerinden getirdikleri fidanları dikmek ve Çanakkale Dayanışması’nın her ayın 13’ünde Soma maden faciasında hayatını kaybeden 301 maden işçisini unutturmamak için tuttuğu adalet ve vicdan nöbeti için Çanakkale’ye geldi. “Zeytin, Yırca, Soma” paneline katılmadan önce hazırladıkları pankartlarla kordonda yürüyen Yırcalılar; Kazdağlarından Validebağ’a dayanışma mesajı verdi.
Çanakkale Tabip Odası Genel Sekreteri Dr. İlhan Pirinçciler’in yönettiği panelde madencileri temsilen bulunan Soma Maden İşçileri Meclisinden Kamil Kartal; Soma’yı, işçilerin maden ocaklarında yaşadıklarını ve facianın ardından hareketlenen işçi örgütlenmesini anlattı. Kartal; “Soma’da maden işçilerinin öncelikle kendi çalıştıkları yerlerde söz ve karar sahibi oldukları, yaşamlarının ve üretim ilişkilerinin toplamında sermayeye ve sarı sendikalara karşı kendi örgütlülüklerini yaratacakları bir çalışmayı kesintisiz sürdürüyoruz. Mücadeleyi kazanana kadar devam edeceğiz.” dedi.
Çanakkale Çevre Platformu adına konuşan İl Genel Meclisi Üyesi Hicri Nalbant; mecliste bekleyen zeytin yasa tasarısına dikkat çekti; “Eğer yasalaşırsa, 25 dönümden küçük zeytinlikler sıradan arazi sayılacak ve madenciliğe, her türlü imara, talana açık olacak. Zeytinliklerin yüzde 80’i zeytinlik olmaktan çıkacak” dedi. Çanakkale’de kurulması planlanan termik santrallere karşı sürdürülen mücadele hakkında bilgi verdi, kazanana kadar devam edeceklerini söyledi.
Yırca muhtarı Mustafa Akın, zeytin direnişinde köyün yaşadıklarını, dayanışmayı anlattı. 6.666 zeytin ağacını kökleyen, ağaçlarını korumak için günlerce nöbet tutan köylüleri özel güvenlik görevlilerine darp ettiren Kolin Aş’nin, Soma Belediyesi ile 60.000 zeytin ağacı dikmek için protokol imzalamasına ve ‘bu çalışmayla Soma halkının zeytincilik ve ağaç sevgisi konusunda bilinçlendirileceği’ açıklaması yapılmasına tepki gösterdi. “Doğayı ve zeytini ne kadar sevdiklerini ispatlayacaklar halka bu şekilde. Hayırlı uğurlu olsun diyorum Sayın belediyemize ve Kolin Şirketine” dedi.
Katılımın yoğun olduğu panelin en duygusal anları, Firdevs Ünlü’nün konuşması esnasında yaşandı. Firdevs Ünlü Yırca’nın tarihe geçecek zeytin direnişini ve dayanışmasını, bir kadının gözünden anlattı: “Çok kötü günler yaşadık. Direniş başladığında eşlerimiz gece nöbete gidiyorlardı, arkalarından da biz. Ağaçlarımızın yanında, kendi tapulu arazilerimizi çeviren dikenli tellerin etrafında bir testere sesi, bir kıpırtı bekledik. Tapulu arazilerimize giremedik. Bunu mantığım almıyor. Siz de hiç güvenmeyin tapulu malım var diye. Arbedede eşimin kaburga kemikleri kırıldı. Ellerimizle çocuklarımız gibi büyüttüğümüz zeytin ağaçlarımızı kestiler. Sattığımız zeytinle çocuklarımızı okutuyorduk. Geleceklerini çaldılar. İki tane evladım var, bunun için mi bu ülkeye evlat yetiştiriyorum?” diye sorarken gözyaşlarını tutamadı.
Sonra iki elini sıkıca kavuşturdu; “Biz Yırca’da böyle olduk, birbirimize kenetlendik. Böyle olmadıktan sonra hiçbir şey başaramayız, birleşmezsek kazanamayız.” dedi. Yırcalı kadınlar 6000 zeytin ağacının kesildiği o sabahı tekrar yaşadı, gözyaşlarını tutamadı. Salon, bu sözlerden güç aldı, Yırca’nın umut veren direnişini ayakta alkışladı.
Yırcalılar merak edilen soruları yanıtladıktan sonra tek tek söz alarak duygularını paylaştı. Sözlerinden umut, kararlılık, birlikteliklerinden ve gittikçe kalabalıklaşan mücadelelerinden doğan güç, direnişin yarattığı değişim yansıdı. Panelin sonunda da sıcak anlar yaşandı. Farklı şehirlerden, hikayelerden gelen kadınlar, Firdevs Ünlü’nün ellerini kavuşturduğu gibi, Yırca zeytin nöbetinde olduğu gibi kenetlendi, birbirleriyle kucaklaştı. Altın madenine direnen, sondaj çalışmaları başlamadan açtıkları davada yürütmeyi durdurma kararı çıkmasıyla bir ilki başaran Karadağlı kadınlar da oradaydı. Yırcalılar Karadağın zaferini, Karadağlılar da zeytin nöbetçilerini gönülden kutladı.
Panelin ardından Yırca Zeytin Bahçesi’ne gidildi. Köyleri için oluşturulan bahçeyi ilk kez gören Yırcalılar, tabelası önünde hatıra fotoğrafları çektirdi. Köylerinden getirdikleri fidanlar dikildi, can suları verildi.
Muhtar Mustafa Akın; “Bugün köyümüz için yapılmış olan zeytin bahçesine nasıl birlikte zeytin fidanları diktiysek, kesilen 6000 ağacımızın yerine de 16000 fidan dikerek Yırca’yı örnek bir zeytinlik haline getireceğiz. Direnişimiz esnasında yanımızda olan herkese, Çanakkale Dayanışmasına ve Çanakkale Çevre Platformuna çok teşekkür ederiz. Yırca var oldukça Yırca zeytinliği de var olacak ve kalplerimizi bağlayacak.” dedi.
Soma için adalet ve vicdan nöbetine katılmaya gelen Yırcalılar, Çanakkale’de iki gün geçirdi. Köylerine dönme vakti geldiğinde bu kez onlar bıraktı bizimle kalplerini… Kucaklaşarak ayrılırken, ne zaman ihtiyacınız olursa, biz koşa koşa gelmeye hazırız dediler; Yırca – Çanakkale arasında örülen dayanışmaya bir ilmek daha eklediler. Zeytinliklerin acele kamulaştırılmasına gelen yürütmeyi durdurma kararından sonra, ÇED olumlu kararına da yürütmeyi durdurma geldi. Biraz yorgun ama mutlular şimdi, köylerinde termik santral planı tamamen ortadan kalkıncaya ve zeytinliklerin imara açılmasını öngören yasa tasarısı engelleninceye kadar birlikte mücadele etmeye kararlılar. Kesilen zeytin ağaçlarının yerine binlerce fidanı dikecekleri günü bekliyorlar. Mart ayını, fidanlarla birlikte umudu da yeşertecekleri zeytin şölenine dönüştürmeye hazırlanıyorlar. Herkesi köylerine, zeytinliklerine, birlikteliklerine katılmaya çağırıyorlar. Yırca’nın direnen cesur yürekleri, güzel köylüleri, zeytin nöbetçileri artık hepimizin ailesi. Zeytin ağaçları bağladı kalplerimizi…
Ölmez ağacının gerçek sahiplerini ve onlara destek olan tüm cesur yürekleri gönülden kutluyorum.
Ağaçlar doğanın değerleri, geleceğin refahı, toplumun sağlığı, ailelerin zenginliği, ülkelerin servetidir.
Doğru karar ve uygulamalar için bu gerçeği bilmek gerek.