Tag Archives: Birsen Tezer

Birsen Tezer’le, değişerek devam eden hikayelere bir ses bıraktık… “Bizi biz yapan; yaşadıklarımız.”

Standard

Çanakkale’ye geleceğinizi öğrenince müthiş heyecanlandım
Sesi Ortaçgil şarkılarına değmiş iki şahane kadınla röportaj yapmıştım;
‘Trio’ sizinle tamamlanacağı için çok mutluyum diye başladım söze,
Biliyorum, okudum mailinizi dedi ışıl ışıl gözleriyle…
Bu güzel tesadüf ikna etmiş olmalı onu diye düşündüm söyleşiye
Bülent Ortaçgil’in enerjisi vardı demek bizim hikayemizde de: )75328_10151423402217502_242680677_n
Birsen Tezer’in evvel zaman içinde gerçeğe dönüşen hayalinde de..
Yön değiştirip müziğin peşine düşmesinde,
müziğini anlatacak sözlerin en iyisine ulaşma hevesinde,
Emekle, sevgiyle, kendinden ödün vermeden usulca ilerlerken
kanunundan yükselip sesini bütünleyen müziğiyle,
23 yıl biriktirdiklerini nihayet Cihan’a salma cesaretinde…
Hayatın anlamının peşinde
hayalinin rehberliğinde koşanlara yol hoş tesadüfler, sürprizler gizler ya;
En yakın arkadaşlarından biri oluyor Bülent Ortaçgil Birsen Tezer’in zamanla
Konuk müzisyen olarak yer alıyor çok değerli müzisyen arkadaşları da İkinci Cihan’da…
O albümde Ortaçgil’in Birsen Tezer için yazdığı bir şarkı bile var hatta;
‘Birsen bir duysan, her şeyin sesi var
yazılmadı daha en güzel şarkılar’ …

Birsen Tezer en güzel şarkıları anlatıyor Ortaçgil sinmiş sözleri,
müzisyen arkadaşlarıyla müthiş enerjileri, yılların demiyle iyice lezzetini almış müziği,
büyüleyici sesi ve bizi bütün bu sen’foniye çeken elleriyle…
Kendinden sonra gelenlere hoş bir seda bırakma niyetinde, belki ışık olur diye…

Müziğine, hayaline, hikayesine, dinleyenlerine ve Birsen’e dair çok özel bilgiler paylaştı Birsen Tezer bütün içtenliğiyle konser öncesinde…
Doyamadım onu ne sahnede ‘izlemeye’ , Gürol Ağırbaş’ın gitarını dinlemeye,
ne de kahkahalarla renklenen sohbetimize…
Çocuklarım diye bahsettiği dinleyicilerinin de enerjisiyle keyfi çok yerinde,
umutlu son zamanlardaki genel değişimden de…
Gülümseyerek düşünüyorum bitirirken ön yazıyı da; o tam bir yay burcu kadını,
kim bilir neler değişti bana anlattıklarıyla ilgili röportajımızdan bu güne : )
Değişmeyen tek şey, büyüleyici güzel sesi, kaliteli müziğiyle, naif enerjisi, gülümseyişiyle
değdiği hayatlarda bıraktığı kocaman iz olsa gerek; yürünen bu bilinmezde…

Belki de en güzeli böyle…

1512565_465718026866213_2025733933_n

Ankara’ya,maddenin moleküllerinin, formüllerinin peşine düşmek üzere çıktınız yola; kimya mühendisi olacakken kalbinizden gelen sesi dinleyerek düştünüz müziğin simyasının ardına…
27 yıldır deney’imlediklerinizde cesaretin, tasadüflerin, emeğin, sevginin ve bizim bilmediğimiz bileşenlerin oranları nedir; Birsen Tezer’in  yolculuğunda, müziğinde nasıl bir formül gizlenir?

Örnekler olmadan yol izlemek mümkün olmuyor aslında…
İlk önce örnek aldığımız insanları seçmek önemli. Onların duruşları ilham kaynağı oldu biraz da bana… Çünkü zaman geçtikçe sevdikleriyle nasıl buluştuklarını an ve an, bizzat gördüm. Benim de içimde de öyle bir nüve var.  Biraz dikbaşlılık var. İnandığın şeyden vazgeçmemek, eğer okuılunu okuduysan; daha azına tamah etmemek… Aslında bütün hepsinin kökeninde; şöhret, koltuk, iktidar, para pul gibi dünyevi şeylere değer vermemek… Bunları düstur edindikten sonra, işiniz gayet kolay oluyor ve çok özgür hissediyosunuz kendinizi… Gönlümün dediğinin peşinde gittim şimdiye kadar… Bence formül bu…  

Tam bir yay burcu kadını! : )

(Gülüyor) Doğru, doğru : ) Riske atılmaktan çekinmiyorum, eğer inandığım şeyin doğultusunda ise balıklama atlıyorum içine… Şimdiye kadar da hiç hayal kırıklığına uğramadım, güveniyorum önsezilerime…

Ve ne güzel ki; yola çıkarken ilham aldığınız müzisyenlerle birliktesiniz şimdi…

Evet, en sonunda… Bu çok gurur duyduğum birşey, bir mükafat benim için. Eğer bu şekilde duramasaydım, yol yakınken vazgeçseydim zaten onların arkadaşları olamazdım. O yüzden şimdi keyfini çıkartıyorum: )

Bir röportajınızda demişsiniz ki;  ‘Çoğu müzisyenin onun gibi yazmayı düşleyip, çıtasını yükseltip; belki de bu yüzden 23 sene beklediği, ertelediği bir müziğin peşinden koşma halidir Ortaçgil müziği… ‘ 

Bilinçli bir bekleyiş değildi bu. Şunu anladım ben; hiç kaygı duymadan, formülize etmeden olduğu gibi, o hali anlatmayı seçmek… Aslında yaptığınız iş ne olursa olsun, eğer tamamıyla içinizden geçenleri aktarmak adına duruyorsanız; kendi çıtanızın ötesine geçmeye çalışıyorsunuz demektir, kendi kendinizle yarışmanız gerekiyordur. Benim de yaptığım o oldu. Tabii ki örnekler yarışın bir parçasıydı ama onlarla yarışmak değil aslında onların yollarına yaklaşmak, onu elde edebilmek kendi içinde…

Size hep demişler ya 23 yıl beklediniz, neden beklediniz diye… Bence o bekleme değil de yürüme haliydi ve yol ilk albüm Cihan’la şekil değiştirdi…

Aynen öyle, bravo ne güzel çözümlemişsiniz : )

Çok mutlu oldum ( aslında havalara uçtum : ) Albümleriniz caz etiketli raflarda duruyor  fakat Klasik Türk Müziği eğitimi aldınız, caz da var pop da türkü de müziğinizde… ‘Cihan’ sadece siz ve müzisyen arkadaşlarınızın dünyası değil sanırım anlam itibarı ile ?

Çok şey barındırıyor içinde… Cihan hem içinde yolculuk ettiğimiz küre, hem beş tane insanın dünyasının o kürenin içinde yer alması, birbirlerinden etkilenmesi, müziği o etkileşimle ortaya çıkarması…  Çünkü bu benim müziğim değil sadece, o beş insanın da müziği…
İkinci Cihan’da da öyle… Stüdyoya hep birbirimizi dinleyerek, bir gün sonra ne yaşayacağımızı bilmeden ama o yaşayacağımız şeyin mutlaka o gün o stüdyoya yansıyacağını bilerek ve bunun merakıyla girdik.  Hakikaten arkadaşlarıma güvenim sonsuz. Gönüllerimiz çok açık müzik söz konusu olduğu zaman, orada ego yok.  

Zaten ilk albümünüzde de bu etkileşimi daha iyi yansıtabilmek için hücum kayıt yaptınız… Müziğiniz ve bu arkadaşlığınızdaki samimiyetin canlı canlı hissedilebildiği konserleriniz için sosyal medyada yazılanlar öyle eğlenceli, naif ki…  

Çünkü hakikaten bu devirde naif bir ilişki içerisindeyiz, hem dostluk hem de müzik anlamında… Hepimiz sürprizi seviyoruz. İnanın her sahneye çıkışımızda, hepimiz ama, acaba bu akşam şarkıları nasıl yorumlayacağız, birbirimize ne sürprizler yapacağız, içimizden ne gelecek diye heyecanlanıyoruz. Çok daha ilginç canlı performanslar, albüm biraz steril kalıyor sahnenin yanında : )

Üç kadın… Üçünün de hikayesine, hayaline, o hayalin peşinden yola çıkma cesaretine aynı adamın müziği değmiş evvel zaman içinde… Az gitmişler uz gitmişler; günün birinde yolları kesişmiş ve o şarkıları hep birlikte, O’nunla birlikte söylemişler aynı sahnede…
Bülent Ortaçgil ve Kadın Sesi Değmiş Şarkılar konserinde Birsen Tezer; Jehan Barbur ve Ceyl’an Ertemle müthiş bir uyum içindeydiniz… İlham aldığınız adamın müziğini, sevgisini o an paylaşırken bir yandan da birbirinize samimiyetle izin verdiniz. Bu benim gözlemim: )
Nasıldır Bülent Ortaçgil ve şarkısına sesi değen kadınlar arasındaki iletişim?

Aslında o kadar güzel açıkladınız ki durumu bana söz kalmadı : ))
Dediğiniz gibi, müziğe Ortaçgil’i örnek alarak başladık. Jehan ve Ceylan adına da konuşmak istemiyorum ama o sahnede Ortaçgil’le birlikte olmak, o müziği paylaşmak çok değerli ve bu yıllarca benim hayalimdi… Onun heyecanı hepimizde de vardı bence, eminim onlar için de öyle… O sahnede de ego çatışması yoktu. Tam aksine o lezzeti birlikte paylaşıyor olmaktan doğan bir kendinden geçme hali vardı. Çok güzel bir geceydi o gece : )

bulent-ortacgil-birsen-tezer1

Çok hem de, izlemiştim ben de canlı canlı, internet üzerinden evde : )
Birsen Tezer sizi dinlemeye başladığımdan beri bana da bir haller oldu; şarkı söyleme tarzım değişti, ellerim, kollarım, mimiklerim ayrı eşlik ediyor müziğe : ) Jehan Barbur’a da Ceyl’an Ertem’e de sordum bu soruyu;size ne oluyor o an’da sahnede?

İşte o vücut dili… Çok fazla bakmıyorum yaptığım hareketlere, düşünmüyorsun… Sanki o ses yeterli değilmiş de tarif etmek, işaret diliyle anlatmak gibi… Gayri ihtiyari,  kukla gibi sanki : ))

Sahnede şarkıyı ‘gayri ihtiyari’ anlattığınız, izleyenlerin gözlerini alamadığı ellerinizi bazen seyirciye de uzatıyor ve doğaçlama sözcüklerle onları da şarkıya dahil ediyorsunuz ya, bu kadın ozanlık geleneğinin bir parçası mı?

Ben açıkçası kadın ozanlığa ya da biraz önce bahsettiğimiz gibi albümlerimin müzik marketlerde caz standında duruyor olması gibi konulara hiç girmiyorum. Bana ne ? Ozanım ya da değilim, ya da caz mı söylüyorum, pop mu… Hiç buralarda değilim hakikaten. Önemli olan o anda, orada o müziği yapıyor olmak. İnsanları bırakıyorum; özgürler, istedikleri gibi sınıflayabilirler. Ben sadece müzisyenim, başka hiçbirşey değilim, annelik dışında : ) Ve müzisyenim.

Zaten anneliğinizin müzisyenliğinizde de hissedildiğine dair yorumlar var internette…  Anaç; şefkatle sarıyor sarmalıyor müziği diye…

Ne güzel ki…İnanılmaz derecede genç bir kitle takip ediyor müziğimizi. Ben artık onların anneleri olacak yaştayım. Bu ilk başta, ‘Hay Allah, ben o kadar yaşlanmadım ki’ diye hissettiriyor. Sonra o pırıl pırıl gözleri, bakışları, sarılışları görünce… Çocuklarım işte onlar ! Evet, ben hazırım anneleri de olmaya, halaları da : ) Öyle bir ruh haline geçiyorsun, gönlün büyüyor : ) Biz hep konser salonlarında mutlaka buluşuruz sabreden çocuklarımla… 

‘Kusura Bakma’ isimli şarknızda diyorsunuz ya;
‘Biraz çekilme zamanı

gözünü kapatıp içini duyma zamanı’ diye…
Siz sahnede, müzikle mi dönüyorsunuz içinize?

Her yerde… Sahne çok farklı bir yer değil benim için; çünkü hayatı şu anda burada da evde de sahnede de aynı şekilde yaşıyorum. Duygusallığımı da bazen kızgın halimi de anlayışla karşılayacaklardır nasıl olsa çünkü sevdikleri bir tarafım da var, diye düşünüyorum
Bu da gerçeklik ya, insanız sonuçta ama farketmiyor sahne,  burası, ev ya da sokak… O içselleştirmeyi her dakika yapıyorum. O kadar çok şey oluyor ki etrafımda… Görmeyi bilmek, anlatılan hikayeleri dinlemek lazım. Hiç birini es geçmeden dinlemeye çalışıyorum.

“Sonra bir ev boyadım sana
Kapısı mavi, zili deniz”… 
Ne kadar güzel sözler ve ne kadar “Ortaçgil” : ))

‘Ortaçgilvari’ değil mi : ) ‘Çal Kapımı’ ; sözlerini yazdığım ilk şarkı. Tabii ki ilk önce örnek aldığın insanın yolundan ilerliyorsun ve sonra sonra yerini, yolunu, tadını, kokunu bulmaya başlıyorsun.  Ben bayılıyorum bir Ortaçgil şarkısına benzemesine… Ben de çok benzetiyorum, ne güzel benzetiyorsanız : ))

Şiirle bu sıralar aranız nasıl?

Hala çok yoğun… Çok seviyorum. Benim için solunum cihazı gibi , sığındığım bir yer şiir. Hala okuyorum dolu dizgin : ) Çok fazla yazamıyorum bu ara, çok entresan… Herhalde biriktiriyorum. Çok mesele var ülkede şu ara… Bundan sonra aşk şarkısından çok Türkiyede’ki meselelerle ilgili şarkılar gelecek gibi…
birsen_tezer_04

Demişsiniz ya, değişiyor düşüncelerle birlikte müzik de, evriliyor diye… ‘Sus pus’ isimli şarkınız “Gezi Parkı” nı hissettirmiş size…

O, o geceydi. Mesela Zafer Cınbıl’ın şarkısı ‘Delikanlı’yı her söyleyişimde aynı şeyi hissediyorum; o çocuklar için söylüyormuşuz gibi… Delikanlı tamamiyle bu durumu özetleyen bi şarkı bence, Sus Pus o gecelikti, öyle hisssettim ve söyledim. Hemen de paylaşıyorum zaten çocuklarımla , belki başka gece başka bir şarkı olacak. O evrim devam ediyor hiç durmadan…

Jehan Barbur’a, “Bence yazdıklarını okumalıyız” diyen Yekta Kopan cesaret vermiş ve ‘Çatıdaki Çimenler’ de toplandı biriktirdikleri…
Sizi kim ya da ne harekete geçirir temize çekmek için müsveddedekileri?

Şu anda öyle bir düşüncem yok ama ileride ne olur belli olmaz. Şu anda odaklandığım yer orası değil… Hakikaten üretme açısıdan çok başında hissediyorum kendimi. Çok geç başladım çünkü, sanki  6 yaşında bir çocukmuşum gibi… Çünkü 6 – 7 sene önce başladı tüm bunlar… O yüzden çok fırın ekmek yemem lazım. Şarkıcılık konusundan bahsetmiyorum; tamamen üretmek, yazıya dökmek, şarkı yapmak konuısunda… Kendimi gözlemliyorum şimdilik ve bakalım daha neler yapabilirim’in peşindeyim.

Yapmak istedikleriniz arasında bir Türk Müziği albümü de var, öyle değil mi?

O da değişebilir her an : )   

Yay burcu !!  ( gülüyoruz: ))

Ama hakikaten herşey o kadar çabuk bambaşka hallere dönüyor ki hem hayatımızda hem de ilişkilerimizde… Şu anda sizinle tanıştım, kimbilir başka neler olacak? Bilemeyiz ki, çünkü bir karmanın içerisine giriyoruz. Tabii ki üçüncü albüm kararı çok ciddi bir karar ama neden değişmesin ? Belki Türk Müziği olacak belki de yeni besteler olacak, belli olmaz. Ya da karman karışık olacak : )

Karşılaştığınız insanlarla, hikayelerle, şarkılarla, şiirlerle beslenip zenginleştikçe karmanızın değiştiğine inanıyorsunuz ya, bu sıralar hayatınızdaki”tesadüfler”, nerede olduğunuzu ve nereye gittiğinizi hissettiriyor size?

Her defasında doğru yerde olduğumu düşünüyorum. Doğru yerden biraz daha yukarıya çıkmak istemediğimi farkediyorum mesela… Çünkü o zaman vakit kalmamaya başlayacak; hem sevdiklerime hem müziğe… Burada tutmam gerek, daha fazla büyümemeli iş diye düşünüyorum. O yüzden de kaçınıyorum çok ortalıkda olmaktan. Zaten beni dinleyen güzellikler de aynı şeyi söylüyorlar. Birsen fazla ortalıkta olmasın, eyvah şu dizide sesini duyduk şimdi ulaşabilecek miyiz ona gibi…  Ben de aynı kaygı içindeyim, o yüzden geri durmaya çalışıyorum.

Hüsnü Arkan’la “Hoşgeldin” i söylediğinizde de telaşa kapıldıklarını okudum sosyal medyada…

Biliyorum evet, aynı şekilde… Ama çok da büyük faydası oldu bu şarkının aslında… Sanıyorum bu şarkıdan önce çok daha az insana hitap edebiliyorduk. Bir şarkıyla geliştiyse bu, ne güzel, ne mutlu bize. Bir kliple, gazete röportajıyla ya da başka birşeyle değil de
bir şarkıyla; yine müzikle bir adım daha yukarı çıktı.
Şimdi keyfimiz yerinde,  burda kalalım istiyoruz : )

Harika! Sizin hiç klibiniz de yok, öyle değil mi?

Yok ama Hüsnü için yer almıştım Hoşgeldin şarkısınınkinde…
Klip şimdi düşünmüyorum, bir ara düşünür gibi oldum ama yine değişti fikrim :
))

Sibel Köse’yle şahane bir uyum içinde seslendirdiğiniz ‘Şarkıcının Şarkısı’ nda nasıl izler bulabiliriz Birsen Tezer’in bakışına dair hevese, umuda, hayata, yeni güne?

Eğer şarkıda anlatılmak isteneni kastediyorsanız, ondan beri o köprünün altından çok sular aktı. Hakikaten nefesim yoktu ertesi güne karşı… Takatim de yoktu hevesim de o şarkıyı yazarken… Şimdi hiç öyle düşünmüyorum, umut doluyum.

İnternet sitenizde şöyle bi cümle karşılıyor bizi;
İçten gelen bir ses, bir söz, bir eşya bırak ardından…
Belki senden sonra gelenlere ışık olur yürünen bu bilinmezde…
Siz içinizden gelen sesi bırakırken geriye, aslında neyi de bırakmak istiyorsunuz ve neler taşıyorsunuz yürürken topladıklarınızla cebinizde?

En önemlisi sevgi ve saygıyı topluyorum. Hem birlikte yol aldığımız insanlardan, hem bizi dinleyenlerden, çocuklarımdan, Cihan’dan.
Güzel şeyler yapmışlar desinler bizim arkamızdan…
Ama içlerine sindire sindire, hiç kuşku duymadan…
Önemli olan bu çünkü…

birsenTezer

Müziğin peşinden yola çıkarken ve ilk albüm için doğru zamanı beklerken bir hayaliniz de sevdiğiniz şarkıları Ortaçgil’le söylemekti; gerçekleşti. Şimdi ne var düşünüzde?

Şu an çok iyiyim, daha fazla bir şey hayal etmiyorum. Müzikal anlamda hayal edebilirim ama bir yere gelmek anlamında değil bu, bence olmam gereken yerdeyim. İyi böyle… Daha genel bir hayalden bahsediyorsanız, benden değilse eğer; özgürlüklerimize dokunulmayan, herkesin söz hakkı olduğu demokratik bir ülkede yaşamak istiyorum. Sanatçılara sıradan insanlarmış muamelesi yapılmasın istiyorum, sanatçılar özel insanlardır. Atatürk de söylemiş; ‘Her şey olabilirsiniz, bir  sanatçı olamazsınız.’ Yüklenmelerden ve hor görülmelerden uzak bir Türkiye istiyorum . Ahh, daha çok şey var söyleyecek. Umut var içimde, değişiyor bir şeyler…

 

Ankara’dayken denizi özlediğinizde havuza bakıyormuşsunuz ya : ))

(Gülüyor)  Evet : ) Havuza değil de  Kuğulu Park’a : ))

Çok tatlı geldi bu hikayeniz bana : )  Nasıl keyfiniz şimdi denizle, İstanbul’da ?

Denize karşı bağımlılığım var. Çocukluğum Kıbrıs’ta geçti, deniz çocuğuyum ben, oğlum da öyle büyüyor. Ankara’yı çok sevmeme rağmen o şehirde deniz olmaması hala büyük bir şaşkınlık yaratıyor bende : ) Bu kadar güzel bir şehir, bu kadar güzel insanlar, nasıl deniz olmaz gibi…  Denizle ilişkim İstanbul’da çok yoğun… İstanbul’da yaşamaktan büyük keyif alıyorum. Bence İstanbul’u sevmek olgunlaşmayı gerektiriyor.
40 yaşıma kadar İstanbul’u sevmiyordum ben, demek ki hiç bir şey anlamıyormuşum dedim. Şimdi çok seviyorum. Çok zengin, çok güzel, çok besleyen bir şehir… Dünyada böyle bir şehir yok. Lütfen bunun farkına varalım artık, gözümüz gibi bakmamız gereken bir şehirde yaşıyoruz.

9 yıl Bodrum’da yaşadıktan sonra geldiniz İstanbul’a… İlk albümünüz Cihan çıktı sonra, içinizdeki sesle müziğin peşine düştükten tam ’23 yıl’ sonra… Hayalinizi gerçekleştirirken zamanla, bir yandan da çok güzel insanlar katıldı yolunuza… Örnek mi dersiniz hikayeniz, bir türlü yola çıkamayanlara ya da sabırsız umutsuzlara? 

Hayat sizi savuruyor bir şekilde… Bu iyi mi kötü mü diye eleştirmeden önce, bana ne getirecek acaba diye bakmak lazım. En kötü düşündüğünüz deneyim bile bir zenginlik, bir şey katıyor size… Mutlaka bilin bunu. O yüzden keşke dememek lazım; iyi ki yaşadım demek lazım… Bizi biz yapan, bu yaşadıklarımız…

Şahanesiniz Birsen Tezer ! O kadar güzel, keyifli ki sizinle sohbet etmek, anlattıklarınızı da dinlemek…
Benim sormak istediklerim bunlardı, sizin eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Benim için de çok keyifliydi : )Bana sorulmadıktan sonra ben pek konuşmam açıkçası, konuşmayı da pek fazla sevmiyorum : ) Başka ne olsun;  iyilik, sağlık, güzellik olsun. Su yolunu bulur, hayırlısı olsun…  Gibi ( gülüyor : )

“Bu çok özel söyleşi ve sonrasında o güzel enerjinizle
bana güç veren, hala en kıymetli yerde sakladığım sözleriniz için,

Bir kez daha sonsuz teşekkürler Birsen Tezer…”

Bir özel teşekkür de konser başlamadan önce arka bahçesinde bu röportajı keyifle gerçekleştirebilmemiz için ellerinden gelen herşeyi yapan Öküz Kültür Cafe Bar’ın çalışanlarına ve şahane sahibesi Ayla Eroğlu’na : )